Sağlık hizmetleri gönül işidir...
Severek, gönülden gayretle yapılır...
Eğitimi de, çalışma hayatı da zordur, zahmetlidir...
Çok emek ister...
Çok sabır ister emeğin yanında...
Hele ki acil grubundaki sağlık hizmetleri...
Sabır, emek ve de hassasiyet ister...
Çünkü karşınızdaki insanlar çok büyük bir kaygı içerisinde kendi kıymetlileri için sizden yardım umarlar...
Herkes için en önemli hasta kendi hastasıdır haklı olarak...
Meslek hayatımın ilk başlarında ambulans hekimliği de yaptım...
Sağlık içinde bambaşka bir dünyadır orası...
Saniyeler önemlidir...
Dünyanın ortalaması en yüksek eğitimlileri çalışır...
Hep bir saniye daha erken...
Hep bir adım daha önde...
Kan ter içinde çalışılır...
Aslında neredeyse dinlenmelerde bile iş konuşulur...
Herkes çıktığı vakaları anlatır, yapılanlar tartışılır...
Sürekli güncelleme eğitimleri yapılır...
Her bir vak’aya ulaşma süresini kısaltmak için en tepeden en alt birime kadar sürekli bir çaba sarf edilir.
En hızlı, en doğru müdahale için durdurak bilmeyen, 7 gün 24 saat aralıksız bir çaba vardır.
Ve...
Sizin bu yoğun gayretin motivasyonunu bozan şeyler vardır elbette...
Mesela...
112 aramalarının yüzde 70’i alakasız aramalardır.
Sabırla çözer, hatta aranızda espri konusu yaparsınız.
Ama...
Biri vardır ki bu motivasyon bozucu olaylar arasında...
En çok bu üzer,öfkelendirir...
Neredeyse gittiğiniz her vak’ada siz daha arabadan iner inmez...
Ve hatta daha inmeden...
O meşum cümleyi duyarsınız; “Nerde kaldı bu ambulans.....”
Duymazdan gelip işinize odaklanmaya çalışırsınız...
O her insan topluluğunda var olan gönüllü provokatör mütemadiyen tekrar eder: “Neden geç kaldınız? İnsan ölüyor burada.....”
Kendine yandaş bulabilmek adına mütemadiyen bunları tekrar eder...
Siz ise...
Yardım ettiğiniz insandan, işinizden, bir an bile ayrılmadan çalışır, uğraşırsınız...
Gün sonu...
Nöbet sonu...
Çıktığınız vak’aları gözden geçirirsiniz...
Siz görevinizi eksiksiz yapmışsınızdır...
Bakarsınız o vak’aya...
112’yi kimse aramamıştır.
Polis, itfaiye vs... bir görevli aramıştır...
Ve siz sağlık ekibi olarak birkaç dakika içinde orada olup gereğini yapmışsınızdır.
O birkaç dakikada varıp, üç beş dakikada yaptığınız gereği var ya...
İşte onun arkasında...
Yıllarca süren eğitim, tecrübe, bilgi, birikim...
Milyonlarca liralık yatırım...
Devletin gücü...
O kadar doludur ki o arka...
Peki...
O var ya...
Hani “Nerde kaldı bu ambulans” diyen zevzek...
O işte...
O her yerdedir...
Gittiği her yerde büyük bir haz alarak, bir vazife bilinci ile bu provokasyonu yapar...
O da bizim gibi ...
Gece yastığa başını koyduğunda...
Görevini yapmanın huzuru içerisindedir...
Siyasette de böyledir...
Hep vardır onlar...
Ne emek, ne gayret...
Hiçbir şeyi beğenmez, yüksek sesle eleştirirler acımasızca...
Daha ambulanstan inip ayaklar yere basmadan...
Sizin için bir linç oluşturma gayreti hep vardır...
Linçtir amaç...
Galeyana getirmektir insanları...
Yapıcı olmak, faydalı olmak filan dilden düşmez ama hep palavra...
Ve siz aslında...
Her vak’aya o tiplerden önce yetişmeye gayret edersiniz her seferinde...
Çünkü...
Eğer gerçekten geç kalırsanız vak’aya...
O nobran, cahil provakatör var ya...
Aymazca bir cahil cesareti ile hastaya müdahale etmeye kalkar...
Kilitlenmiş çeneyi kaldıraçla açmaya çalışır, kırık boyunlu hastayı karga tulumba taksiye bindirmeye çalışır...
O yüzden hep onlardan hızlı olmalı ehil ve gönüllü insanlar...
Hep daha gayretli olmalı...
Yılmadan, motivasyonu bozmadan...
Meydanı onlara hiç terk etmemeli...
Yasin özkara 4 Yıl Önce
Kalemizine sağlık
Mustafa karuç 4 Yıl Önce
Var olun hocam. Bizi anlamak zor anlatmak dahada zor. Kaleminize sağlık çok güzel anlatmışsınız.