Cumhurbaşkanının partisiz ve tarafsız olması isteniyor mevcut muhalifler tarafından…
Yok, Atatürk ve İnönü örneklerini vermeyeceğim…
Sadece bu mevzuyu hayatın olağan akışına göre analiz edeceğim…
Öncelikli olarak kavramların üzerinden geçelim her zaman yaptığımız gibi…
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır…
Yine mevcut sistemde; Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin seçmen aday gösterebilir.
Aday olan ve seçilen kişi herhangi bir siyasi partiye angaje olabilir veya olmayabilir…
Siyasi partilerin hedefi elbette ülkeyi yönetmektir.
Bunun için kurulmuşlardır…
Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin başkanı ya da üyesi olabilir…
Tarafı da, vizyonu da varsa eğer elbette kendi partisi, parti programı ve vizyonudur…
Partili bir adayın Cumhurbaşkanı olduktan sonra partisinden fikren, vizyonu itibari ile ayrılması hayatın olağan akışına aykırıdır ve zaten ona oy veren seçmenin desteğinin suistimal edilmesidir…
Cumhurbaşkanı tarafsız değil adil ve kapsayıcı olmakla mükelleftir…
Oyunu almış olsun ya da olmasın her vatandaşın Cumhurbaşkanı olmuştur…
Bunun partisi ile organik bağının devam etmesine engel bir tarafı yoktur ve zaten saçmadır…
Önceki sistemimiz parlementer sistem idi…
Cumhurbaşkanı yürütmenin sorumsuz vasisi idi…
Partisinden istifa ettiğinde siyasi görüşü, dünya görüşü, bakış açısı filan değişmiyordu…
Zaten bir günde bütün bunların değişmesi de mümkün değildir, eşyanın tabiatına aykırıdır…
Başbakan ise yürütmenin başı idi…
Ve partisinin genel başkanı idi…
Başbakan olunca ne genel başkanlıktan ne de partisinden istifa etmiyordu…
Yani yürütmenin başı olarak başbakan olursan partili olmak normal ama cumhurbaşkanı olarak anormal oluyor öyle mi?..
Başbakan olununca devletin değil de sadece bir kesimin başbakanı mı olunuyordu eskiden?…
Bu argümanların saçmalığı ve tutarsızlığı açıkça ortada…
Demokratik seçimlerde alt edemedikleri Cumhurbaşkanımızı acaba zırva mugalatalar ile yıpratabilir miyiz çabalarından öte bir şey değildir bu tartışmalar…
Bunları yazanlar, söyleyenler bu dediklerimi bilmez mi?..
Elbette bilirler…
Hem de çok iyi bilirler…
Ama amaç Hakk’ı, hukuku ve akılı savunmak olmayınca böylesi tevil edilemeyecek zırvalara sarılırlar…
Amaçlar üzüm yemek değil, bağcı dövmek olunca…
Cumhurbaşkanlığı sisteminin açık ara bir üstünlüğü de yasama ve yürütmenin iki farklı kurum oluşudur…
Eski ucube parlementer sistemde yürütme yasamanın içinden çıkmakta ve ayrışmamakta idi…
Eğer samimiyet ile demokrasi ve hukuku savunacak olsalar Siyasi Partiler Yasası’nı ve onun antidemokratik yapısını eleştirirlerdi…
Hadi iktidar bu konuda duyarsız…
Ancak muhalefetin bu konuda tek kelam ettiğini duyan var mı?..
Asla…
Çünkü kendi hinterlandlarındaki iktidarlarını koruyabilmelerine dayanak olan bu yasanın değişmesi ve demokratikleşmesi muhalefetin demokrasi bülbüllerinin soluğunu keser…
Bu da bana muhalefetin asla iktidar olmayı hedeflemediğini ve çabalamadığını düşündürtüyor…
Bir kere oturdukları tatlı koltuklarında, sırtlarında yumurta küfesi olmadan istedikleri gibi zırvalamak varken neden sorumluluk alsınlar?…
Hayat muhalefete güzel sonuçta…
Yazık olan ise muhalefete bel bağlayan seçmen…