28.06.2021, 21:16

Yalan haber - Psikolojik harekat

Son yıllarda siyaset yapma araçlarından en önemlisi sosyal medya oldu. Basılı medya epey güç kaybetti. Televizyon yayıncılığı da sosyal medyanın hızına yetişemiyor. Paylaşılan bir veri dakikalar içinde milyonlarca kişiye ulaşıyor. Birçok olumlu yanı olsa da sakıncalı yanlar da barındıran bir alan. Hala hukuki çerçevesi birey haklarını koruyacak şekilde geliştirilemedi. Devletler için de ciddi sakıncalar içeren yanlar barındırıyor. Tamamen sahiplerinin insafına terk edilmiş bir pratik işliyor. Hoşa gitmeyen kişiler platformların sahiplerince engellenebiliyor ama sabıkalı suçlu olsa da uluslararası aranan listesinde bulunsa da bazı politik amaçlara hizmet edenlerin paylaşımı değil engellenmek, üstüne üstlük köpürtülüyor...

Siyasette yalan, çarpıtma, manipülasyon belki çok önceden beri vardı ama teknoloji şimdiki düzeyde olmadığından çok farkedilmiyordu. Basılı gazeteler ve sınırlı sayıda televizyon kanalı vardı çünkü. En önemlisi de ülkenin yapısı çok daha "Feodal!" idi... İnsan ilişkileri, sorumluluk taşıma duygusu, mahçubiyet vs. olguları başka düzeylerdeydi... Yalan söylemek büyük bir ayıptı ve her düzeydeki eğitimde bu ahlaki tutum aktarılmaya çalışılırdı...

Siyasi kavgaların en sert yaşandığı 80 öncesinin vurdulu kırdılı ortamlarında bile rakibe kalleşlik yapmak çok utanılacak bir durumdu. Abiler ablalar sık sık "kavgada mertlikten" söz ederlerdi... Hakikaten farklı günlerdi... Sağcısı solcusu çok "feodaldik"...

Mertlik, dürüstlük falan gibi "saçma" kaygılarımız vardı...

Sonra, "Hedefe giden her yol mübahtır" anlayışı geldi. Sadece siyasette değil, ticarette, edebiyatta, sporda, akademide vs. böyle bir değişime şahitlik ettik... Herşey bu yönde değişirken aslında o zamanlar bu duruma en çok itiraz ediyor görünen kesimler sol kesimlerdi. Bu yeni durumun "kapitalizmin yansıması olduğu" eleştirileri yaptılar...

Son zamanlarda içerisinde solcuların da bulunduğu muhalif kesimin gerçekleri çarpıttığı, yalan söylediği yönünde eleştiriler artmıştı. Hatta ben de bu konuda yazı yazmış ve durumdan şikayet etmiştim. Yine de bunun bilinçli bir yöntem olarak seçilmiş olamayacağı, rastlantı olduğu kanaati bende hakimdi. Fakat son birkaç günde bu yönde çalışmalar o kadar arttı ki herkesin kafası karıştı.

Örneğin bir esnaf ziyaretinde tezgahın arkasına geçirilip esnaftan biriymiş gibi konuşan gencin o dükkan ile hiçbir ilişkisi olmadığı anlaşılıyor. Soğan üreticisi gibi gösterilip soğanlarını yola döken kişinin sonraki pozisyonu başka çıkıyor. Suriyeli göçmenlerle ilgili paylaşılan avantaj iddiaları yalan çıkıyor. Polisin yere bak dediği iddia edilen görüntüler inceleniyor aslında öyle demediği anlaşılıyor vs. onlarca örnek birikiyor...

En yakın zamanlardaki örneklerden biri de Katarlı gençlerin Türkiye'de sınavsız tıp eğitimi alma imkanı yaratıldığına dair iddia idi. Bu iddia, hem de üniversite sınavlarının yapılacağı tarihten bir gün önce piyasaya sürüldü. Birçok ünlü kişi ve ana muhalefet lideri de bu iddiayı paylaştı. Sonrasında iddiayı ilk yayanlar yalan haber yüzünden özür dilediler...

Sonra, bir internet gazetesi bir kız öğrenci yurdu önünde çekilmiş fotoğraflarla burada silah depolandığı şüphesini yaydı. Çok ciddi bir iddia idi ama neredeyse gazetecilikteki habercilik ilkelerinden hiçbirine uyulmamıştı. Sadece çok uzaktan çekilmiş birkaç kalitesiz fotoğrafla hüküm kurulmaya çalışılmış ve ülkeye yayılmıştı.

İlgili kurumlar bunların dizi çekimi maksatlı malzemeler olduğunu açıkladılar. Yurtta öğrenci bulunmadığı ve içerisinin bir film seti olduğu anlaşıldı..

Ben bu yalan bombardımanı üzerine paylaştığım Tweette, iyi niyetle düşünmeye çalıştığımı ve bu yalanların sebebinin muhaliflerin ruh halleri olabileceğini söyledim. Kafalarındaki fikirler olgularla değil, önyargılarla oluştuğu için gerçekliğin önemi olmadığını, önyargılı fikirlerini destekleyebilecek bir olgu yakaladıklarında yalan mı doğru mu incelemeden sevinçle paylaştıklarını söyledim. Hatta bu kesimin bilimsel, gerçekçi, kanıta dayalı oldukları iddiasında bulunan kesim iken bu denli gerçekliğin dışına düşen bir kesim haline dönüştüklerini, asıl zavallılığın bu olduğunu söyledim...

Söylediklerim bu kesimin tabanı için hala geçerli... Fakat tüm olan biteni ve aktörlerini değerlendirdiğimde tavan için aynı kanıda değilim...

Bir Tweetter arkadaşımın, Sevgili Serdar İyidoğan'ın analizi daha doğru... Sanırım bütün bu olup bitenler bir tür psikolojik harekat...

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@