Medya Midas
2021-04-29 15:56:25

AK Parti güvenimi zedeledi

Hakkı Kutlu

hakki.kutlu@medyamidas.com 29 Nisan 2021, 15:56

Hazırlık, askerliği geciktirmek derken öğrencilik hayatım neredeyse 90'lı yılların tamamını kapladı. 90'lı yılların başlarında pek yoktu ancak ikinci yarısında ülkemiz; üniversite öğrencilerinin kılık kıyafetleriyle uğraşmayı, özellikle başörtülü öğrencilerin okullara girip girmemesiyle uğraşmayı tercih etti maalesef. 90'lı yıllar ve dolayısıyla öğrencilik hayatımda 'sekter Atatürkçü' biri olarak tanınan ve tanımlanan ben, başörtüsü eylemlerine destek vermem nedeniyle başta yakın çevrem olmak üzere birçok kişiden "Kafası karışık galiba" tepkileri aldım. Kafam hiç de karışık değildi oysa...
Başörtüsü ile okumak isteyen ve sonrasında hakim, subay, öğretmen, doktor olmak ve işini başörtüsüyle yapmak isteyenlere her zaman hak verdim. Bu durumu hiçbir zaman 'dini gerekleri yerine getirme' olarak algılamadım, başörtüsüne baskıları her vakit 'yaşam şekli tercihine' müdahale olarak düşündüm ve büyük tepki gösterdim.
Zira benim tanımladığım  dünyada kimse, kimsenin yaşam şekli tercihlerine müdahale edemez!..
O tarihlerde birçok kişi, "Başörtüsü İslamiyet kuralları arasında yoktur, bu kadar katı örtünme aslında Katolik inancında vardır" diyor, ben ise onlara, "mevzu dini inanışları yerine getirmek değil, ki olsaydı da hiç fark etmezdi. Bu insanlar başlarını örtüp, kapalı bir giyinme şeklini tercih ediyor. Hiçbirimizin karışmaya hakkı yok" diye itiraz ediyordum...
Aradan geçen 20-30 yıl sonra şimdi de Türkiye'deki 'başörtüsüne yasak garabetini' bitiren AK Parti'ye, 'yaşam şekline müdahale' konusunda serzenişte bulunacak, itiraz edecek ve tepki göstereceğim. Bazı konularda AK Parti'yi eleştiren biri olarak bu mevzuda eleştireceğim hiç aklıma gelmezdi, ancak yazmadan, kayıtlara geçirmeden duramayacağım; sokağa çıkma kısıtlamalarının olduğu günlerde alkollü içki satışının yasaklanması beni büyük endişelere gark etti, AK Parti'ye olan güvenimin zedelenmesine neden oldu...

***

Her şey Kasım ayında gelen hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamasında başladı...
Bu kısıtlamalar sırasında bizlerin temel ihtiyaçlarını gidermemiz için bakkal, market, manav, şarküteri, kasap ve paket servisi yapan lokantalar açık tutuldu. Çok mantıklıydı, zira buraları kapatmak, yasak başlamadan önce insanların buraları lebaleb doldurmalarına ve virüsün daha da hızlı yayılmasına neden oluyordu. Daha önce test ettik ve vazgeçtik ülke olarak...
Her uygulamada bazı sorunları görüyor ve yeni yeni öğreniyoruz, bu kısıtlamada da ağırlıklı olarak içki ve sigara satan, işyerlerinde temel ihtiyaç maddelerini pek de bulundurmayan 'tekel bayiler' sorun oldu. Bakanlık, "kapanacaksınız" dedi, onlar da "Biz kapalıyken market ve bakkallar satış yapıyor, o zaman onlar da yapmasın, haksız rekabet olmasın" dedi.
Bakanlık da (şimdi anlıyorum ki) bu itirazı bir fırsata dönüştürerek, kısıtlama olduğu günlerde alkollü içki satışını yasakladı.
Aralık ayında yazdığım bir yazıda bu durumu ironik bir şekilde eleştirmiştim, dikkatli okurlarım anımsar...
Bu karar ilk etapta çok masum geliyor ve  haksız rekabeti önleyen adil bir tavır hissi oluşturuyor! Öyle değil tabii...
Bir kere bu karar yüzünden oluşan psikolojik etki nedeniyle o hafta sonu alkol tüketmeyecek olanlar bile stok yaptı ve arkasından "nasılsa evde var" diye içti. Ayrıca işin daha vahim boyutu 'adil rekabet' kisvesinde yaşandı.
İki durumu tartışalım.
Bayiler için haksız rekabet olmasın isteniyorduysa o vakit kısıtlama günleri sigara satışı da yasaklanmalıydı. Zira mevzu bahis bayiler gelirlerin büyük bölümünü alkol ve sigara satışından elde ediyordu. Market ve bakkallar kısıtlama günleri sigara da satmasaydı o vakit. Ama İçişleri Bakanlığı keyfi bir kararla sadece içki satışını yasakladı. Ve bence birilerinin kafalarının arkasındaki niyetlerine yansı yapan bir etki uyandırdı. Belki öyle değildi, ama en azından beni bu konuda endişelendirdi. Daha da açacağım bunu.
Haksız rekabet konusuna bir örnek daha vereyim.
Kısıtlama günleri berberler de kapalı. Ben örneğin pandemi başladıktan sonra bir süre berbere gidemediğim için traş makinesi edindim ve saçlarımı evde eşimin kesmesini rica ettim. Sonra kökünden çözüm bulup saçsız kaldım. Şimdi, berberler de "Bizi, kısıtlama günleri kapatıyorsunuz, ama millet traş makinesi satıyor. Haksız rekabet oluşturuyor. Ya bizi kapatmayın ya da traş makinesi satışlarını yasaklayın" dese, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu talebe nasıl yanıt verir?
Yani kısıtlama günleri içki satışının yasaklanması kararının 'adil rekabet ortamı' nedeniyle alınmadığı gün gibi ortada...

***

AK Parti kurulup kısa süre sonra geldiği iktidarda, 20 yıla yakın süre ile duruyorsa bazı temel değerlerinden vazgeçmediği ve her geçen sürede bu değerleri güçlendirdiği için duruyor...
Bir metefor yapıp AK Parti'yi üç bacaklı bir tabure olarak kabul edersek, tabureyi ayakta tutan üç ayağın her birini adlandıralım isterseniz: Proje bazlı hizmet, yaşam şekli tercihine güvence ve sosyal politikalar...
AK Parti taburesini, bu üç sacayağı ayakta tutuyor...
Bu ayakları, taburenin oturma kısmına sabitleyen vidalara da isim vermek lazım bence: Hizmet ayağını tutan vidaya vatan sevgisi, yaşam şekli tercihine güvence ayağını tutan vidaya eşitlik ve nihayetinde sosyal politikalar ayağını tabureye sabitleyen ayağa da Allah sevgisi ismini verebiliriz...
Bu üç ayak ve üç vidanın büyük, çok büyük önem içerdiğini belirtmeme gerek yok. Vidalardan biri olmazsa ayaklar düşecek ve tabure devrilecektir. Pek tabii ki,  ayaklardan biri kırılırsa, vida, ayağın taburede kalan kısmını tutmaya devam eder, ancak tabure ayakta duramaz...
İşte, AK Parti ve aslında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, farkında olmadan AK Parti'yi ayakta tutan bu ayaklardan birini zedeledi...
Mevzu alkollü içki satışının yasaklanması değil. "Siz de içmeyi verin canım 17 gün, ölür müsünüz" diyen bazı dostların konuyu anlamamış olmalarından mütevellit bu kadar açıklıyorum.
Biraz daha açayım o vakit...

***

Dünyanın çeşitli ülkelerinde pandemi döneminde içki satışı ve hatta kullanımı konusunda çeşitli kısıtlamalar yapıldı. Nedeni ise çok basit.
Aşı olanlar bilir, aşı süresince alkollü içki tüketimi istenmez ve hatta "içmeyin" diye kesin bir dille söylenir. Alkollü içki, bütün diğer uyarıcılar gibi bağışıklık sistemini etkiler ve vücudumuzun virüslerle mücadele etmesini zorlaştırır. Her gün alkol tüketen bir bağımlının virüs kaynaklı bir hastalıktan kurtulması ile hiç kullanmayan arasında dağlar, dağlar kadar fark var. Sürekli alkol tüketenlerin uçuk ve siğil gibi belalarla normalden çok daha fazla uğraştığını düşünün, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Neyse. Bu bilimsel veriler ışığında, Rusya ve İsveç gibi 'alkoliklik' belasıyla bizden çok daha büyük boyutta uğraşmak zorunda kalan ülkelerde pandemi sürecinde bu durum düşünülerek zaman zaman bırakın içki satışını, kullanımının yasaklandığı dönemler oldu, olamaya da devam ediyor.
Buradan hareketle Hükümet çıkıp, "Ben şu 17 gün süresinde alkol satışını ve kullanılmasını yasaklıyorum" deseydi, bu yazıyı kesinlikle yazmaz, tıpkı seyahat kısıtlamasında olduğu gibi "vardır bir bildikleri" derdim.
Çünkü, pandemiyle mücadele ederken hepimizin yaşam şekline ve tercihlerine müdahale etti devletler ve birçokları da bu duruma itiraz etti.
Ancak devletlerin tıpkı savaş hallerinde olduğu gibi pandemilerle mücadele ederken de aslında bizleri koruma için yaşam şekli tercihlerimize müdahale etmesi vardır, olmalıdır!

***

Peki, yasak başlamadan önce herkesin akın akın içki satın alabildiği ve aslında buradan hareketle bir yasaktan söz edemeceğimiz gibi duran bu uygulamaya neden itiraz ediyorum?
104 emekli amiral, bir geceyarısı bildirisi yayımlayınca neler dedik: "Türkiye gibi birçok kez darbe yapılmış, birçok muhtıraya muhatap olunmuş bir ülkede, emekli de olsalar 104 amiral bir araya gelip, bir geceyarısı bildirisi yayımlayamaz."
Türkiye'de hiçbir zaman darbe yapılmamış, muhtıra verilmemiş olsaydı, emin olun 104 emekli amiralin bildirisi daha bir espriyle daha bir sakin karşılanabilirdi.
Bizim tarihi biriktirdiklerimiz, 104 emekli amiralin bildirisini kolayca sindirememize neden oldu...
Buradan hareketle, neredeyse son 20 yılı, AK Parti'nin, yaşam şekli tercihlerine müdahale etmek istemeyen bir parti olduğunu anlatmakla geçen bende bile şüpheler oluşturan durum, alkollü içki satışını yasaklamaya kılıf aranmasıdır. Yok tekel bayilerini koruma bahaneleri, yok 'sadece belli günler canım', demeler, yok, 'ramazanda zaten satış düşüyordu' yorumları yapmalar falan...
Bunlar küçük bahaneler, ama emin olun mide bulandırıyor.
AK Parti var olduğu sürece alkollü içkiler ile ilgili hangi kararı alırsa alsın, hemen herkes tıpkı benim yaptığım gibi ince eleyip sık dokuyacaktır, çünkü tabanının içinde ülkenin tamamında alkollü içki üretim ve satışının yasaklanmasını isteyen ve hiç de küçümsenmeyecek kalabalıkta olan bir kitle mevcut.
Bakın pandemi sürecinde CHP iktidarda olsa ve "camileri kapatıyorum" deseydi bu karar, AK Parti'nin kapatmasındaki gibi sakince karşılanmazdı. Çünkü herkes ibadet özgürlüğü konusunda AK Parti'ye güveniyor ve hiç şüphe duymuyor.
Ancak, alkollü içki içmek isteyenlere karşı davranışları konusunda AK Parti, tıpkı '104 emekli general' konumunda...
Çok uzattım biliyorum, kısaca anlatmayı beceremiyorum affedin...
Süleyman Soylu, farkında olmadan, aldığı kararla, ben ve benim gibi düşünenlerin kafasında şüphe oluşturdu. Ben şu anda, "Ya acaba AK Parti bir gün içki üretim ve satışını yasaklamak istiyor da bizleri bu duruma yavaş yavaş alıştırmak için hamle mi yapıyor" diye düşünüyorum...
Eğer öyleyse...
Karar vericiler bilsin ki, son uygulanan kararla büyük soru işaretleri oluşturdular ve sınırın sonuna geldiler...
Bundan sonra içki ile ilgili getirmeyi düşündükleri yasaklar konusunda dikkatli davranmalılar ve bu konuda radikal bir düşünceleri varsa bunu  ilk seçimden önce açık açık dile getirmeliler...
Terörle mücadele, binlerce hizmet, milyonlarca sosyal yardım çok önemli ve bu konuda çok başarılılar, evet, ancak yukarıda da belirttiğim gibi taburenin ayakları ve vidalarından biri bile eksik bırakılmamalı. İki ayak ve üç vidanın çok çok sağlam olması, AK Parti'ye bir ayağı kırma hakkını vermez...

Yorumlar (1)

Aynur Şen 4 Yıl Önce

Bence bu yazi tüm ulusal haber kanallarında yayınlanmalı. Kalemine saglik

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.