Propaganda ve süreçleri her siyasi partinin sağlam bir şekilde yürütmesi gereken önemli bir faktördür.
Yükseliş için kullanmaya çalıştıkları basamakların delaleti, adaletten, özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden, basın özgürlüğünden ve daha nicelerinden geçen bir partinin, olası iktidarlaşma durumunda bunlarla nasıl mücadele edeceğini anlatış biçimi, tüm bu terimlerin zıddına hizmet eder nitelikte.
PR konusunda uzmanlaşmış Ekrem İmamoğlu en son konuk olduğu Habertürk’teki programda, "Kanal İstanbul’dan’’ bahsederken karşıt görüşteki bilim insanları çıksın, tartışsın, konuşsun demişti.
Fakat daha önceki Habertürk’e konuk olduğu programda ise ‘’Kanal İstanbul’’un fay hatlarını etkilediğini, deprem riskini arttırdığını dile getirdikten sonra yayına bağlanan Celal Şengör’e neredeyse saman altından aşağılayıcı tavırlar sergiledi.
Neden?
Celal Şengör: ‘’Kanal İstanbul deprem riskini falan arttırmaz. Bunu Celal Şengör olarak değil, bir jeolog olarak söylüyorum’’ dediği için.
Ardından Ekrem İmamoğlu’nun moderatöre sitem ederek; Celal Şengör’ün yerinin burası olmadığını söylemesi, kendilerinden olmayan fikirlere ne denli ılımlı baktıklarını da gösteriyor.
Nagehan Alçı’ya dersine iyi çalış diyen İmamoğlu, Celal Şengör’ün cümleleri üstüne, alışık olduğumuz egosunu konuşturmaktan geri kalmamıştı. Çünkü çalıştığı ders Celal Şengör’e geçmemişti.
Gerçekten fikir açıklığına, akla ve bilime oldukça değer veren bir isimmiş İmamoğlu.
Birkaç gün önce Malatya’da CHP İlçe Başkanı’nın 16 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz ettiği iddiası gündeme geldi…
Söz konusu başrahibe yine sessizliğini sürdürüyor.
Bir başkası yapmış olsaydı, bizzat kendisi feministlere fetva vermekten asla kaçınmazdı.
Tüm olayların görünmezlik perdesinin hammaddesini de papağan iksiri oluşturuyor.
Hani o ağızlardan asla düşüremedikleri ve söyledikçe kendilerini de kandırdıkları şu; bir, iki ve sekizden oluşan şey.
Oku bakayım… 128
Bir arkadaşıma Malatya’daki tecavüz olayını duydun mu diye soruyorum.
128 milyar dolar nerede diyor.
Papağan iksirinin içerisine helalinden 3-5 gram ceviz kırsalarmış iyi olurmuş.
Cevizin faydalarını biliyorsunuz, değil mi?
Neyse bilmeseniz de olur. Sonra çıkıp ‘’ceviz kaç para haberin var mı?’’ diyenler çıkacak. Bunu bile algıya dökecekler.
Topluluklar, siyasi kurumlar, devletler yaptıklarından sorumludurlar.
Demokrasinin varlığını sürdürmede yardımcı olan halk sınıfı ise başkalarının sorumsuzluklarını, onların açtığı yolda, gösterdiği hedefte, durmadan yürüyeceklerine ant içerek savunmamalılar.
İlla ant içeceksek, akıllı olmaya, çalışkan olmaya, doğru olmaya yemin edelim.
Ama bu yeminleri ederken bir elimizi arkamıza götürüp, parmaklarımızı çapraz bir vaziyete sokmayalım.
Çünkü yemin dine, söz ahlaka dayanır.
Parmaklarını çapraz yaparak yemin eden bir başrahibe: "Meclis bahçesi uygun. Ben de öğle arası bikiniyle güneşlenirim mesela" diyerek, insanların başörtüsü takmasını aşağılayıcı bir şekilde eleştiriyordu.
Tabii ki herkesin hobisi kimse karışamaz. Kimisi bütünleştirmeye kimisi de bölüştürmeye çalışır.
Çapraz söz verenler hayvan haklarından bahsedip, at katliamına yol açtılar.
Kadın haklarını ararken, papağan iksiriyle tecavüze sessiz kalıyorlar.
Basın özgürlüğünden bahsederken, iktidara gelmeleri durumunda yandaş olan tüm gazetecileri yargılayacaklarını söylüyorlar.
Din özgürlüğünü savunduklarını söyleyip, ‘’asıl başörtüsü takanlar özgürlüklerini kaybediyor’’ diyorlar.
Özellikle genç arkadaşlarıma tavsiyemdir. Türk siyaset tarihi konusunda fikir sahibi olmadan, hangi partinin kimi, neyi bölüştürdüğü konusunda yaratılan algılarla hareket etmeyin.
Bugün hakkında bir çıkarımda bulunmak için kendinizden yaşça büyük olan insanlardan duyduğunuz geçmişin ‘’objektif’’ anlatılmadığını unutmayın.
Notları alın cebe koyun, sonra kendiniz Türk siyaset tarihine bir göz atın.
Çünkü dün, dünü anlatanın yaşadığı veya dünün umulduğu gibi anlatıldığı objektif olmayan bir tarihtir.