Bazı haber kaynaklarının ettiği iddiaya göre; Netflix, Sedat Peker’in yayınlamış olduğu videoları bünyesine katmaya çalışıyormuş.
Biliyorsunuz senaryosu iyi olan her önerme kendisini filozof sananın mantığını oluşturur.
Sonra okumuş cahil standartlarında sofistik olma yolunun peşine düşülür ve bilgi “para karşılığı satılır”.
Ama filozof olmak ve filozof sanmak arasında büyük bir fark vardır.
Filozof; bilgiyi arayandır. Sanan ise; bilgili olduğuna inanan.
Bilgili olduğuna inananların en büyük özelliği; boş sıkıp dolu tutturmaya çalışıyor olmalarıdır.
Bazen de yedirirler…
Bilmem anlatabildim mi?
Sedat Peker’in iddiaları boş mudur dolu mudur bilinmez.
Sonuçta iddiadır.
Ama bu iddiaların tamamını sanki daha önce başkalarından da duymuştuk sanki…
Bu iddialar üstünden mis gibi algılar spekülesi ortaya koyan muhalefet partileri, yarın veya yarından da yakın olan zamanlarda, bir ihtimal “uluslararası hukukun” devreye girmesini gerektirecek yeni spekülatif sahneler söz konusu olduğunda, yaşanılacak durumları hangi açıdan çekerek yedirmeye çalışacaklar bilmiyorum.
Suçu yapım şirketine mi atacaklar yoksa şirketin yapımcılığını üstlendiği senaryoya dahil mi olmayı tercih edecekler?
AK Parti’nin ise yaşanılan süreçlerde sessiz kalması kendi aleyhlerinde.
Şu an bu satırları yazdığım sıralarda #AKPartiSosyalMedyaya etiketi gündemin birinci sırasında.
Bu etiketi gündeme sokan gençler, AK Parti’nin, muhalefet partileri kadar sosyal medyanın gücünden yararlanmamasından yakınıyor.
Sessizlik bozulmadığı taktirde artık, “sayıların gücü ve prestiji” belirlediği sosyal medyayı hâkim kullananlar, geleneksel düşüncelerin yok olduğu yarınların belirleyicisi olacak.
ABD’de bile geçtiğimiz başkanlık sürecinde dijital medya kampanyalarına harcanan rakamlar, geleneksel medyaya harcanan rakamlara yakındı.
Eğer demokratik yapılı bir ülkeyseniz, kitlelerin yoğun olduğu platformlardan yararlanmak zorundasınız.
Çünkü sandığa gittiğinizde özgür hür iradeniz vardır ve sayılar, ülke siyasetinin belirleyicisidir.
Ve şunu kesinlikle söylemek gerek ki; muhalefet partileri sosyal medyayı iktidar partisinden çok daha akıllıca ve yoğun kullanıyor.
Kimseyi de suçlamıyorum.
Sonuçta siyaset bir yerde politik olmaktır.
Ve politika da etimolojik olarak “iki yüzlü, çok yüzlü” anlamına gelir.
Politikliğini geleneksel medyada arayanlar, dijital medyada yaratılan algının üstüne perde çekememekle hükümlüdür.
Sedat Peker’in iddiaları yavaş yavaş daha da sertleşmeye başlıyor.
Çekilen ok hedeften fazlasıyla sapmaya başladı ve bu olayın beraberinde getireceği olgu, iddialar tamamen yalan ve spekülasyon olsa bile, Türkiye ile her türlü uğraşmayı seven, “medeniyetin beşiği o uzak diyar ülkelerini” oldukça heyecanlandırıyor.
Ve bu gidişatta AK Parti iktidardan düşse bile yerine gelecek olan parti bunun ceremesini çok fazla çekecek.
Kimileri sezonluk dizi gibi çayıyla, kahvesiyle Sedat Peker’i izlerken, kimileri de yiğidi öldür hakkını ver, senaristin satır aralarını titizlikle özenip bezenip sosyal medyaya servis ediyor.
Servisin kuralları ise on üstünden on.
AK Parti teşkilatlarının muhalefete göre daha pasifik bir konumda kalması, kendi genç seçmen kitlesini bile isyana sürüklemişe benziyor ki; #AKPartiSosyalMedyaya haykırışı Twitter gündemine bomba gibi oturdu.
Bazen susmak, cevap vermeye tenezzül bile etmemek anlamına gelirken, bazen de verecek cevabın olmadığı düşüncelerini akıllara sokuyor.
Herkes merak ediyor.
Çok konuşuluyor.
Ama tek taraf konuşuyor.
Çift taraflı konuşulsun ki insanlar yaşanılan süreçte daha rahat bir sentezleme işlevini görsün.
Aksi halde “bilişsel kapitalizmin” yavaş yavaş belirleyici etkinliğe sahip olduğunu görmezden gelmek ve geleneksel kafa ile hareket etmek, sadece siyasileri değil, kişileri büyük bir hüsran ile baş başa bırakabilir.
21. yüzyılın şartlarına ve imkânlarına göre hareket etmek, belki bugün değil ama yarın kesinlikle kaçınılmaz bir sonun ön şartı olacak.