Ayasofya'nın ibadete açılması, vatanımızın bağımsızlığı konusunda çok büyük bir adım, iyi niyetli herkes bunu kabul ediyor ve biliyor. Ve fakat Ayasofya'nın ibadete açılmasından çok 'açılmış olması' ile ilgili yaşananlar bizleri, olduğumuzdan daha da bir ayrıştırıyor, bölüyor maalesef...
Neredeyse bir yıl önce, Ayasofya'nın ibadete açılmasıyla ilgili "Bağımsızlık benim karakterimdir" diye düşünen insanlardan biri olarak mutluluktan havalara uçtum, hâlâ aynı ruh halindeyim. Beri yandan neredeyse her ay Ayasofya'nın ibadete açılması üzerinden ortaya atılan bir "Atatürk-Erdoğan" tartışması, her seferinde beni benden alıyor...
Bu ülkede hem Atatürk'e hem de Erdoğan'a saygı duyan milyonlarca insan var, size yok gibi geliyor biliyorum, ama çoook var. Benim gibi bu türden insanları nedense hemen herkes "yok" kabul ediyor ve iş, öyle ilginç bir hâl alıyor ki, "Hem Atatürk'e hem de Erdoğan'a saygı duyan" bizler, sanki yaptığımız yanlışmış, geri zekalıymışız gibi hissediyoruz, bize böyle hissettiriliyor...
Her devleti yöneten, her kişi, saygıyı hak eder. Saygıyı hak etmeyecek olanları savunmak da zaten yasalarla yasaklanır, örneğin, Hitler!
Biz Türkler gibi 'başımızdakine' ya da 'liderine' diğer milletlerden daha fazla önem verenlerde ise hiç kimsenin, bir zamanlar devletin başında bulunmuş kişilere hakaret etmemesi gerekir...
Atatürk'ü, Vahdettin'i, Menderes'i, Fatih Sultan Mehmet'i ya da herhangi bir devlet başkanımızı sevmiyor ve hatta nefret ediyor olabilirsiniz, buna kimse karışmaz, karışamaz ve fakat hiç kimse mutlaka birileri tarafından sevilen bu isimlere hakaret edemez! Bir çocuğa söyler gibi söyleyeyim, eleştiri başka, hakaret başkadır.
Bu yüzden bu yazıyı biraz geç yazdım. Bekledim. İstedim ki herkes eteğindeki taşı döksün, konu gündemden düşsün ve rahat rahat yazabileyim bunları...
***
Peşinen söyleyeyim, 15 Temmuz'dan sonra "Bağımsızlığın, bir devlet için ne kadar önemli olduğunu" çok net olarak kavradığımdan, Cumhur İttifakı'na destek veriyorum...
Cumhur İttifakı'na destek veren "yüzde 50+1"den biriyim...
Cumhur İttifakı'na destek veren herkes 5 vakit namaz kılar, zinhar alkolü içkiye ağzını sürmez, Atatürk'ü sevmez, Ayasofya'nın ibadete açılması olmazsa olmazıdır falan gibi nitelendirilmelerle, yanlış genellemelerle anlatılmak istenen bir kişi değilim. Millet İttifakı'na gönül verenlerin bir kısmı bu tür yanlış genelleme yapsa sesimi çıkarmam, çoklukla, "özellikle yapıyorlar" diye düşünürüm, ancak Cumhur İttifakı destekçilerinin her birinin, diğer destekçiyi "kendisi" gibi zannediyor olması yanlıştır, garibime gider...
"Ben içki içmiyorum, günah. İçki içen insan gitsin Millet İttifakı'na oy versin" diye düşünmek ve her fırsatta bunu dile getirmek, bulunduğu tarafa fayda değil, zarar verir...
Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da destek ya da oy verenler anlamında çok büyük ve kalabalık birer yapı ve herkesin destek vermek için başka başka sebebi olabilir. Buradan hareketle iki taraf da beraber olduklarını düşündükleri kişileri "tıpkı" kendileri gibi zannetmesin lütfen...
Millet İttifakı'na oy verip de Atatürk'ten nefret eden insanlar olduğu gibi Cumhur İttifakı'na destek verip de Atatürk'ü seven de bir hayli insan bulunuyor.
Bu konuları temel değerlerimiz ya da yaşam şeklimiz ile ilgili düşünceler etrafındaki tartışmalardan uzaklaştırarak konuya yaklaşmalıyız demek istiyorum.
Bir kişinin, "Atatürk, neden Ayasofya'yı ibadete kapattı. Yaptığı yanlıştı" demesiyle, bu konu üzerinden Atatürk'e hakaret etmesi aynı şey değildir!
Tartıştığım Ayasofya'nın ibadete açılması ya da kapanması değil...
Öyle olsaydı, "Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede iktidar olduktan tam 18 yıl sonra Ayasofya'yı ibadete açtı. Neden 18 yıl bekledi, hemen açsaydı. Atatürk, Ayasofya'yı ibadete kapatırken belki bizim bilmediğimiz bilgilere sahipti ve belki de yeniden açmak için 'bir şeyleri' bekliyordu. Beklemiyordu, belki de hiçbir zaman açmayı düşünmüyordu, ancak bunu bilemeyiz. Bu sebeple, Atatürk'ün Ayasofya'yı ibadete kapatmasını eleştirken aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan'ı da 'açmak için neden 18 yıl bekledin o zaman' diye eleştirmiş oluyoruz. Bu tür hesaplara gerek yok, bugün bağımsızlığımızın sembolü olan Ayasofya'nın ibadete açılışının keyfini yaşayalım" der, tartışmalara ben de dahil olurdum...
***
Oysa konu başka...
Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olsun diye oy veren 20 milyondan fazla kişi var. Oy vermeyen de o kadar kişi yaklaşık...
Milyonlarca değişik sebeple bulundukları 'tarafa' destek oluyor insanlar...
Asıl problem, kişi, hangi taraftaysa kendi tarafında olan diğerlerini de 'tıpkı' kendisi gibi zannediyor, bu önkabul ile yaklaşıyor konuya...
Ben, hiçbir liderin ve devlet başkanının her yaptığını doğru, her yaptığını mutlak kabul etmem, edene de bir şey demem. Bazılarını sever, bazılarına mesafeli durur ve hatta sevmem. Ancak hiçbirine saygısızlık yapmam, mutlaka kendisini seven insanlar vardır, onların hatrına eleştirirken dikkatli olurum...
Söyleyeceğim de bu zaten...
Nasıl ki mevcut Cumhurbaşınımız, devletimizin başı, başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı zaman zaman eleştirirken en azından kendisini seven insanlara hürmetle 'saygılı' davranıyorsam, aynı saygıyı diğer devlet başkanları için de bekliyorum...
Bırakalım devlet başkanlarını, örneğin Kemal Kılıçdaroğlu'ndan birisi haz etmeyebilir, nefret bile edebilir, ancak hiç olmazsa onu sevenlerin hatrına hakaret etmemeli...
Biz, bir milletiz...
Cumhur İttifakı'nda olan da Millet İttifakı'nda olan da bizim milletimiz...
Milletime saygı duyduğum için onun "başkan" dediklerine de saygı duyarım...
Bu milletin içinde her türlü düşünceye sahip insan var...
Cumhur İttifakı'na oy veren insanlar da bu milletin içinden oluşuyor, onların içinde de türlü türlü kişi var...
Özetle...
Hangi tarafta olursak olalım, taraf olduğumuz kitlenin homojen bir yapı olmadığını bilip "Erdoğan'a oy veren herkes benim gibi düşünüyor" demeyelim...
Bir insanın değerlisine küfredip sonra ondan oy istemenin ne kadar irrasyonel olduğunu aklımızdan çıkarmayalım...
Bu tür hakaretler muhatabından çok önce millete, sonra kendi tarafında oy kullanan kişilere haksızlık ve hakaret oluyor, bunu da atlamayalım...