ABD Başkanı Joe Biden’ın Ermeni soykırımından bahsetmesi, Türkiye’de iktidar iptilası ile yanıp tutuşanların hezeyanına öncülük etti.
Halbuki, bu sözde soykırım birçok dünya tarihçisi tarafından da yalanlanmıştı. Yalanların oluşturduğu çıkarcı cümlelerin, içeriden birilerine atfedilmesi ne kadar doğru? Topyekûn bir şekilde içeriden birilerini karıştırmadan buna karşıt bir duruş sergilememiz gerekmez mi?
CHP, İYİ Parti ve Deva Partisi yaptıkları açıklamalarda, Ermeni soykırımı söyleminin Türkiye’nin kötü dış politikasından kaynaklandığını dile getirdiler.
HDP’nin ne dediğini söylemiyorum, tahmin edersiniz…
1920’lerde ortaya çıkan soykırım söylemi ilk kez 1981’de ‘’Ermeni soykırımı’’ olarak nitelendirilmişti. O zamandan Biden dönemine kadar böyle bir söylem üstü kapalı bir şekilde ifade edilmişti. Bunca zaman Ermeni soykırımının ağızlara alınmaması güçlü bir dış politikanın sonucu değil midir?
Tamamen Türk düşmanlığından beslenen ve seçim öncesinde de Türkiye’ye bakış açısını gizlemeyen Joe Biden’ın, Türkiye’nin üstüne her kulvardan saldıracağı belliydi.
AK Parti’den önce de bu söylemler vardı…
Aynı mantıkla hareket edeceksek, soykırım malzemesinin dışarıya verilmesinin sorumlusunu 1915’te de arayabiliriz.
Ama bunu yapmak doğru olmaz değil mi?
Çünkü bazı şeylerin olması gerekiyordu ve oldu. Olanlar da abartılarak farklı lanse edildi.
Neden?
Çünkü Türkiye sanılan ütopyalar coğrafyasının etrafında konumlanan bir ülke değil. Her zaman başkalarının ütopyasını süsleyen stratejik konumu önemli, tarihten bu yana herkesin amacı olmuş bir ülke.
S-400 konusunda ‘’Bize kim saldıracak…’’ diye sözlerine başlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sandığı bir ütopya değil, olmayacak.
Türkiye’nin her zaman birilerinin amacı olduğunu 27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a kadar gördük. Daha da geriye gitmek gerekirse Osmanlı’dan da örnekler vermek mümkün.
Fakat tahassürü iktidar olanların özellikle etkilemek istediği kesim, tarihi konularla pek de ilgilenmeyen gençler.
İlk kez oy kullanacak 7 milyon genç var. Bu çok büyük bir rakam.
Ermeni soykırımı söylemini, Türkiye’nin kötü dış politikasına bağlayan parti liderlerinin yaşları da öyle küçümsenecek bir yaş değil.
Bu yüzden kendileri de iyi biliyor ki; Ermeni soykırımı üstünden ve daha birçok konu üstünden Türkiye’ye zarar vermek isteyenler ilk kez AK Parti zamanında çıkmadı.
Biliyorlar ki ilk kez oy kullanacak gençler, iktidar koltuğuna kimin geçeceğinin belirleyicisi olacak. Ve bu gençler sanılıyor ki tarihten bihaber.
Sanılıyor ki geçmişteki karışıklıkların içinde büyümeyen, sadece 15 Temmuz ile karşı karşıya kalan bu gençler analitik düşünme yetisini kaybetmiş.
Geçmişin kirlerini, yarının geleceğini belirleyecek olan bugünün çocuklarına tersten anlatmanın bir mantığı yok.
Bugün gençler hiç kimsenin farkında olmadığı kadar bir şeylerin farkında.
Hatta öyle ki genç popülasyonun AK Parti’ye bir sempati beslediğini söylemek de çok zor. Bu durumun böyle olmasında elbette AK Parti’nin kendi özeleştirisini yapması gerek.
Fakat bundan daha da vahim olan durum şu; gençler bir alternatifin olmadığını düşünüyor.
Şimdi siz düşünün. Ülkeyi hem dışarıda hem içeride kötü yönettiğini düşündüğünüz iktidara karşı genç popülasyona umutlarınızı bağlamış durumdasınız. Ama bu genç popülasyon da düzgün bir alternatif olmadığından yakınıyor.
Benden ufak bir tüyo; her fırsatta iktidara muhalefet olmanız, gençlerin muhakemesinde sizi gözle görülebilir bir umut olmaktan çıkartıyor.
AK Parti’ye karşı ise gençler; kötünün iyisi muhakemesine varıyor.
Kısacası bu gençler tatmin değil.
Spekülasyonlara ve boş vaatlere karnı tok.