Küresel krizin eşiğindeki devletlerin akıbeti kriz yönetimine gizlenmiş durumda.
Genellikle kriz yönetiminde "para" belirleyici bir etken olarak karşımıza çıkıyordu.
Dünya savaşlarından sonra illaki bir ekonomik sıfırlanma söz konusu olurdu. Devlet yeni ekonomi politikaları açıklar, savaşın en acı enkazı olan can kayıplarını ise bir şekilde tolere etmek zorunda kalırdı.
Çünkü iş gücü için ihtiyaç duyulan genç nüfus cephelerde kaybediliyordu.
Şimdi ise öyle bir kriz algısı ortaya konuldu ki; Bill Gates’in paylaştığı fotoğrafta önünde duran kitapların içindeki bir anlatımın bugünün krizini belirlediğini gösteriyor.
İstatistik ile yalan söylemek.
Neyse sonuç olarak kabul edilen bir kriz ve sıkça bahsedilen bir ekonomik sıfırlanma söz konusu.
Önceden insanlar cephelerde savaşarak hayatlarını kaybederken şimdi başka birtakım etkenler yüzünden hayatlarını kaybediyor.
E hâl böyle olunca elbette tüm ülkelerin muhalefetleri için de bir fırsat doğmuş oluyor.
Tabii ki her muhalefeti içimizdeki gibi sanmak da doğru olmayacaktır.
Mesela ABD.
Trump’ın üstünde oynanan algılarını başını "korona ile kötü mücadele" çekiyordu.
Sonra Trump indi, Biden geldi.
Ne tesadüf yeni başkan hemen Orta Doğu’ya bindi.
Korona ile kötü mücadele sonucu ölen insanların bahanesiyle başa gelen Biden, şimdi Filistin’de yapılan katliamların en büyük destekçisi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde pandemi sürecinde yapılan desteklere rağmen mağduriyet yaşayan vatandaşlardan ‘’helallik’’ istedi.
Devletin yaptığı destek kime, ne kadar ulaştı bilmiyorum. Çevremde gerçekten ihtiyaç sahibi olan kişilere bizzat yardımların yapıldığını gördüm. Aynı zamanda başvuru yapmasına rağmen bir destek alamayanı da gördüm.
Erdoğan’ın helallik istemesinin ardından Kemal Kılıçdaroğlu: Helalleşelim kesinlikle. Türkiye için erken seçim çağrısı yapıyorum. Seçim! Hemen!
Yaşanılan kriz sürecinde sadece vatandaşlar ekonomik bir yıpranma içerisine girmiyor, aynı zamanda psikolojik ve kültürel anlamda da çok fazla yıpranıyor.
Ülkenin ekonomik durumundan haberdar olan muhalefetin, zaafları kullanarak tavsiye vermesi, kendisine bir fırsat oluşturma çabası mıdır?
Mesela tam kapan baskısını yapmaları gibi. Ortaya çıkacak sonuçların kendileri de oldukça farkında.
Bilirsiniz herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez.
Söz konusu sağlık olduğunda akan sular durur, gözler hakikati göremez.
Ve insanların en hassas olduğu konularda algı yaratmak kolaydır.
İktidarın pandemiyi kötü yönettiğine dair eleştiri yapabilirsiniz. En doğal haktır. Sonuç olarak hiç kimse hiçbir işi kusursuz yapamaz. Fakat iş algı yaratmak olunca bu çok basittir.
Çünkü eleştiri yapmıyorsunuz, her şeyi kötü gösteriyorsunuz.
Sonuç olarak Bill Gates bile ‘’İstatistikler ile Yalan Söylemek’’ isimli bir kitabı okuyorsa, zehir küpü olanlar da bu kısa kitabı okuyup yalan üstünden manipülasyon yaratabilir.
Hem de bu yalanı istatistikler ile kanıtlayabilirler.
Tam kapan, daha da kapan, çarklar duruncaya kadar kapan diyen Türk Tabipler Birliği’ne muhalefetten neden ses çıkmıyor?
Bu ütopik tavsiyenin çok rahat öngörülebilir olguları, Türkiye’yi ve vatandaşları daha iyi bir konuma mı getirecek?
Türkiye’nin ekonomi konusunda sancılı bir süreç yaşadığını bilen, Yerli ve Milli Ekonomi politikası ile bu krizi ‘’her doğum sancılıdır’’ şeklinde lehine çevirmek isteyen iktidarın farkında olan muhalefet, neden kürtaja sebep olmak istiyor?
Her şey durduğunda çok mu güzel olacak?
Şöyle diyeyim o zaman; verilen tavsiyelerin ütopikliğini ispatlama çabanızın yeni bir bilimi doğurmasını mı bekliyorsunuz?
Vatandaşı mı yoksa geleceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Muhalefet tarafından kimin aday olacağı bile belli değilken erken seçim isteğinde halkın büyük bir kesiminin desteğini sağlamak oldukça zor.
Hadi diyelim erken seçim kararı alındı. Muhalefet tarafından ise aday Kemal Kılıçdaroğlu olarak belirlendi.
Ya halk erken seçimin iptalini isterse.
İşte muhalefetin büyük sancısı da bu.
Seçmeninin bile tam olarak tatmin olmadığı bir genel başkanın kaygı veren potansiyeli…
Sadece CHP seçmeni için bir kaygı değil bu. Genel olarak Türkiye’de yaşayan bütün vatandaşların en büyük sıkıntısı; iyi bir muhalefet partisi liderine sahip olamamak.
Ciddi oranda sevilen ve takip edilen Mansur Yavaş’ın potansiyelinin sırrını Kemal Kılıçdaroğlu’nda aramamak gerek.
Çünkü en sonunda bu hikâyede yananlar, Kılıçdaroğlu’ndan daha çok sevilenler oluyor.
Muharrem İnce örneği gibi…