Bazen cevapları sözlükte bulduğunuz oluyor.
Kulağınıza çalınan, ama tam da emin olamadığınız kavramlar için.
Söylenmiş oluyor bunlar.
Okumuş olmuyorsunuz.
Kitaplarla iletişim kurulamadığına hiç şahit olmadım. Kitaplarla anlaşılamadığından ne kast edildiğine hiç şahit olmadım.
Medeni cesaret de böyle bir şey. Bir türlü söyleyen ile anlaşamadığınız. Bir türlü ispata yarar bir vasıta bulamadığınız.
Medeni cesaretin var mı yok mu şimdi?
Medeni cesaret diye bir şey var mı yok mu şimdi?
Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamları şu şekilde:
Cesaret
- Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven
- Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği
- Cüret
- Atılganlık
Medeni
Kentlileşmiş, kırsallıktan kurtulmuş, uygar
Uygar biçimde
Cesaret ama kentle ilgili bir şey. Uygar? Tam orada karışıyor işte akıllar. Nerede gelişiyoruz. Cesaret gelişmekle mi ilgili? Yoksa sadece topluluk içerisinde yapılması cesaret isteyen davranışlar için mi söylüyoruz.
Yaşamla, hayatta kalmakla ilgili değil. Toplumsal bir şey.
Fiziki olarak canımızı yakmıyor. Hayatta kalmaya çalışmıyor yine de savaş ya da kaç tepkisi veriyoruz.
Neden?
En az hayat kadar hayati olan ne? Nefes kadar önemli olan…
Ya beni yanlış anlarlarsa.
Yanlış? Olmadığım gibi. Kast etmediğim gibi. Düşünülmesini istemediğim gibi.
Ya düşünmelerini istemediğim gibi düşünürlerse. Hakkımda düşünmelerini istemediğim gibi düşünürlerse. Hakkımda düşünmelerini istediğim gibi düşünmezlerse.
Başka? Başkaca yanlış şeyler. Tek başına olmamanın verdiği bir korku. Ya da tek başına kalırım korkusu.
Bu korku istediğimiz gibi olmaya mı engel oluyor yoksa gerçekte olduğumuz gibi olmamıza mı?
Tam o anda insanların manipülatif davranabileceğini hesaba kattık mı? Gerçekte düşünmedikleri gibi tepkiler verebileceklerini. Bizi de başkalarını da bile isteye yanıltabileceklerini.
Aslında yanlış anlamadılar. Aslında seni çok iyi anladılar. Ama anlamamış gibi yapıyorlar. Yanlış anlamış gibi yapıp yanlış anlatıyorlar. Gayet olası ve sıklıkla mümkün.
Gayet seninle ilgili değil. Gayet ne yaparsan yap değişmeyecek. Sadece bu olasılıkta dahi görünen o ki ne düşünecekleri sana bağlı değil, seninle ilgili değil, seçtiğinin ya da yaptığının bir sonucu değil.
Tam da bu farkındalıkla nasıl bir karar alacaksın. Hangi akla hizmet davranışlarını “miş gibi yapmaya” kurgulayacaksın.
Ne tuhaf. Nasıl da bir kapının önündesin gibi. Hani biri sürekli yalan söyleyen, biri yalnızca doğru söyleyen iki muhafızın olduğu o kapıda. Aynı o bilmecedeki gibi. Kapının arkasındakini nasıl bulacaksın.
Hangi akla hizmet toplumsal, hiç de elinde olmayan, manipülasyona hatta açık açık yalana müsait alanları kendi cesaretinle, cesaretinin olup olmaması ile adlandıracaksın?
Yok öyle medeni cesaret falan. Başkalarına bağımlı bir “yiğitlik hali” yok. Varsa da ancak/en çok kendin olma hali.
Saf kendin…