Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Sorunları, dertleri, umutları, mutlulukları… Birlikte paylaşıyoruz.
Çünkü aynı toprakta nefes alan, farklı düşünceler ve ideolojilerle kuşatılmış bir bütünün parçasıyız.
Sorunları, yanlışları ifade ettiğimiz zaman da belli başlı sıfatlaştırmalarla etiketlenmemiz, bu bütünlüğün bir fiyaskosu.
Suçluluk psikolojisinden çok suçu atma ve yaftalama psikolojisine bürünüp mağdur edebiyatı yapmak ise baklavanın üstüne bol şerbet.
Peki siz hiç kilosu 392 lira olan bir baklava gördünüz mü?
AK Partili İBB Meclis üyesi Muhammet Kaynar'ın başkanlığını yaptığı İBB Denetim Komisyonu'nun sürdüğü izde, İBB bağlı kuruluşu İETT’nin 1 KG baklavaya 392 TL ödediği ortaya çıktı.
Bu süreç geçen yıl Sayıştay Başkanlığı’nın yaptığı denetlemelerde ortaya çıkmamıştı.
Ekrem İmamoğlu’nun bu durumdan haberi olmamasının imkânı yok.
Yoksa var mı?
Eğer yoksa bence olmalıydı.
Çünkü kendisinden önceki belediyenin sürekli israf yaptığını dile getiren bir başkanın bu konularda hassas davranmasını beklemek, yanlış bir tutum olmayacaktır.
Veya karalama kampanyası da olmayacaktır.
Sonuç olarak bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlar daha iyi şartlarda, daha iyi konumlarda hayatlarını devam ettirmeleri için vesile olacak bir siyasetin sisteme enjekte olmasını istiyor.
Mağdur edebiyatına başvurup ajitasyon yapanların, değindikleri mağduriyeti yaşatmaları kimseye umut vermiyor.
Samimi de gelmiyor.
Aynı tas aynı hamam.
Vatandaşın vadedilmiş olanları talep etmesi, görmek istemesi, ışığı göremediğinde ise sitem etmesi kaçınılmaz bir doğal süreçtir.
Hata yapmak kadar doğal bir süreç yoktur.
Yanılabiliriz, yanlış bir yolda da farkında olmadan ilerleyebiliriz.
Veya yanlış olduğunu bile bile o yanlışı bozmak için yanlış yoldan yürümeyi de tercih edebiliriz.
Etik midir?
Bilmem.
Ama bu yüzden birbirimizden farklı ve güzeliz zaten.
Fakat ‘’millet aç’’ dedikten sonra, ‘’biz başa gelince düzelteceğiz’’ demek; başa gelince 1 kilo baklavaya 392 lira vermek kadar ironik.
Hayvan haklarından dem vurup at katliamına yol açacak kadar ironik.
İronik işte.
Sorun varsa çözümü muhalefet partisinin sunması gerekir.
Bir ülkenin muhalefeti güçlü ise iktidarı başarılıdır.
Zaten amaç da bu değil midir?
İktidara destek olacak, hatası olduğu zaman bunu dile getirecek, ortak paydada buluşacak, iktidarın var olan gücünü daha fazla arttırmaya çalışacak.
Tabii siyasete nereden baktığınıza göre de bu durum değişecek.
HDP’lilere bakanlık verecek kadar kötü bir siyasetin içerisine düşüp, iktidar düşmanlığı yapmak ise muhalif olmak değil, çaresiz olmaktır.
Apo’nun heykeltraşçılığını yapanların ‘’birlik olmalıyız’’ çağrısını çözüm kabul etmek veya ihtimalini düşünmek ise; çaresizliğin son sessiz çığlıklarıdır.
Muhalefetimin tek sorunu işte bu.
Çaresiz ironilerle dolu sessiz çığlıklar.