Bir önceki yazımda Türkiye'de şu anda yaşanan pahalılılığın tek bir nedeninden yola çıkarak AK Parti'nin muhtemel bir seçim yenilgisi ihtimali üzerine tartışmıştım, açık söyleyeyim yazımın bu kadar ilgi çekeceğini beklemiyor, kendimin söyleyip kendimin dinleyeceğini sanıyordum. Ne mutlu ki benim gibi düşünen bir dolu kişi varmış ve yazım karşılığını fazlasıyla buldu...
Ne demiştik, artan döviz fiyatları Türkiye'ye bir fırsat sundu ve yönetim de bunu iyi değerlendirerek büyük bir ihracat patlaması yaşadık. İhracatın patlamasıyla birlikte işadamları yeni yatırımlar için hazırlıklara başladı, bir kısmı hayata geçen bu yatırımlar sonucunda ülkemizde bir üretim patlaması da şimdilik ufak ufak, ancak gelecekte gerçek miktarda yaşanacak gibi duruyor.
Peki üretim istediğimiz kadar artmamışken neredeyse ürettiğimiz her şeyi ihraç etmeye başlayınca ne oldu?
Tabii ki meyvenin kilosunu 2 avrodan ihracatçıya veren üretici ya iç pazara ürün vermedi ya da aynı fiyattan verdi. İhracatın, başta meyve ve sebze olarak, inşaat malzemeleri (demir-çimento) ve buğday ve makarna gibi birçok üründe fiyatları artırması, aylık sabit ücretle geçinmeye çalışan kişilerde yaşattığı sıkıntı, ülkede yaşananları anlatmaya yeter mi peki?
Şunu unutmayalım, eğer tamamen ithal ürünleri tüketmiyorsak ki, çok şükür ağırlıklı olarak ülkemizde üretilen ürünleri tüketiyoruz, bir ülkede pahalılık varsa evet birçok tüketici mutsuz ve mağdur olur ve fakat yıllardır doğru düzgün para kazanamayan üretici de huzura erer ve mesut olur haliyle.
Ancaaak geniş kitlelerin "tüketici" olduğu gerçeğinden yola çıkarak şunu çok net söyleyebiliriz ki, bir ülkeyi yönetenler, ülke zenginleşirken geniş halk kitlesine sıkıntı yaşatacak kararlar alırsa en basitinden seçim kazanamaz ve bizim gibi demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu süreci yönetmek, seçim olmayan ülkelerdeki kadar kolay olmaz!
Bunları söyledikten sonra bu yazıda asıl anlatmak istediğim konuya gelelim yavaş yavaş...
***
Evet, dövizin yükselmesiyle ihracatımız arttı ve içerideki fiyatların yükselmesine neden oldu. Peki, şu anda yaşadığımız devasa fiyat artışlarının tek sebebi bu mu?
Sağ olsun yazarımız Dr. Sinan Gürsoy bu konuya bir süredir değiniyor ve sık sık gerek yazılarında gerek sosyal medya paylaşımlarında hükümet edenleri bu konuda uyarıyor.
Dün kendisinin bir paylaşımına uzun uzun yanıt yazarken fark ettim ki, dövizin bu kadar yükselmesinin iç piyasaya etkisini anlatmak zorunda kalırken sadece tek bir unsura odaklanmış durumda. Dövizin düşmesiyle fiyatların eski seviyesine geleceğini sanıyor, haydi umuyor, diyeyim; ancak öyle değil tabii ki...
İhracat birden bire bu kadar artınca fiyatlara iç piyasa için olumsuz etki etti, evet, ama fiyatların yüksek oluşunun tek sebebi değil...
Geçenlerde bir tweet dizisi okudum. Yazan, "Pandemiden önce İstanbul-Bursa otobüs bileti 35 liraydı. Sonra yarı yarıya yolcu sınırlaması getirildi, fiyat doğal olarak 70 lira oldu. Şimdi bütün koltuklara yolcu alınıyor, ben fiyatların düşmesini beklerken şimdi bir de 100 lira yaptılar iyi mi" diye özetlenebilecek paylaşımlar yapmıştı. Bu cümlelerin altına birisi, "Dolar fiyatlarından haberin var mı, akaryakıt kaç lira oldu, maaşlara zam geldi" diye yazınca hemen cevap vermiş: "Dolar pandeminden önce 6 liraydı, şimdi 8,5 lira. Bilet fiyatına 3 kat zam geldi. Benzin üç kat mı zamlandı, maaşlar üç kat mı zamlandı..."
İşte bir mevzu da bu bence...
Birçok sektörde, "pandemi sürecinde bir hayli para kaybettik, borçla yaşadık, şimdi çok çok çok daha iyi kazanmalıyız ki bu borçları ödeyelim, kayıplarımızı giderelim" psikolojisi hakim...
***
Bir başka psikolojik durum daha var...
Bir cips firmasının yetkilisiyle konuşuyordum mayıs ayının sonunda, "Dolar yükseldi, yine zam yaptık ürünlere" deyince dayanamadım, "Kasım ayında dolar 8,50'leri görünce yüklüce bir zam yapmıştı firmanız. Hatta 'dolar 9,20'leri görecek' yorumlarına istinaden o düzeyde zam yapmıştınız. Sonra dolar 7 liralara düştü ve fiyatınızı indirmediniz. Dolar şimdi 8,60 seviyesinde ve fakat siz utanmadan 'dolar yükseldi' diye yeniden mi zam yapıyorsunuz?" diye itiraz ettim...
Güldü...
"Dolar her düşüp yükseldiğinde, eski seviyesine gelmese bile, 'dolar yine yükseldi' algısı oluşuyor piyasada. Bizim firmanın yetkilileri o algıyı fırsata çeviriyor anlayacağın" dedi, iyi mi?
Bu algı var maalesef...
Geçenlerde dolar 8,65 seviyesinden 8,20'lere düştü. Sonra yeniden bir 'faiz' açıklaması yapılınca 8,50 seviyesine çıktı, hooop millet, "Dolar yükseldi, perişen olduk, yine zam yapacaklar" paylaşımı yapmaya...
Eeeee, insafsız firmalar boş durur mu, hazır piyasada 'dolar yükseldi' algısı var, başlıyorlar etiketleri değiştirmeye!
***
Fiyatların yükselmesinde başka bir psikolojik durum daha var...
Bir ülkede peynir 60 lira diye bir kısım şikayet ediyor ve peynir alamıyorsa demek ki peyniri 60 liradan satan birçok kişi yüksek kazanç elde ediyor, öyle değil mi?
Peki ülkede ihracatçılar dahil neden herkes ağlıyor ve sanki toptan batmışız gibi bir his uyandırıyor?
İnciri, tüccara 20 liradan satan çiftçi niye şikayet eder?
Bir ülkenin çoğu şikayet ederken sen etmezsen, millet seni 'hırsız' yerine koyuyor da o yüzden!
Herkes şikayet ederken sen de edeceksin, "gübre, işçilik, mazot fırladı" diyeceksin, bunları kullanmıyorsan bile böyle söyleyeceksin, bunlara yüzde 30 zam gelmişse bile sanki yüzde 300 gelmiş gibi yapacaksın ve ürününün fiyatını 'psikolojik' olarak yükselteceksin...
Bir de ülkenin yarısı "Erdoğan gitsin de ülke batarsa batsın" diye düşünüyorken, pahalılıktan şikayet edip öne çıkarsan, arkana hiç de azımsanmayacak bir kitleyi alıyor musun?
Haydi o zaman maliyetlerin yüzde 30 yükselse bile yap ürününe yüzde 200 zammı!..
Nasılsa yanı başındaki rakibin de yaptı aynı zammı!..
Son bir konuya daha gireyim, bitiriyorum, söz...
"Demir ve çimento fiyatları çok yükseldi, ev alamıyoruz" deniliyor?
Peki bu ürünlerin fiyatları bir tek Türkiye'de mi yükseldi?
Allah aşkına bir bakın, pandeminden önce demirin tonu kaç dolardı, şimdi kaç dolar?
Konut maliyeti bütün dünyada yükseldi. Bazı kalemlerdeki durum da bu açıkçası. Dünyadaki pahalılıktan biz de etkileniyoruz maalesef...
Evet evet sayarım daha birçok sebep...
Ama daha fazla başınızı ağrıtmayayım...
Bu ülkede pahalılık var...
Pandemi...
İhracat patlaması...
Dövizin yükselmesi...
Dünyadaki pahalılık...
Bu sebeplere bir de Türkiye'deki 'denetleniyormuş gibi görünüp denetlenmeyen' faaliyetleri de eklemeliyiz yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi. Evet, evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp "Denetleme başlayacak" diyor, bazı bakanlıkların bazı yetkilileri, 'dostlar denetlemede görsün' minvalinde bir iki iş yapıyor ve hooop iş bitti!
İş bitiyor da, kimin işi bitiyor!
Hem seçilmek isteyen iktidar partilerinin hem de sabit gelirli vatandaşın!
Haydi kolay gelsin o vakit!