Eskişehirspor’da futbolculara yemek çıkmadı, tesislerde doğalgaz kesildi, futbolcular soğukta kaldı, deplasmana gitmek için para, çok kez son anda bulundu, transferin ne kadar süredir kapalı olduğunu hatırlayan kalmadı, koca tarihiyle gözümüzün nuru olan Es Es, büyük maddi sıkıntılar içinde yaşadı, yaşıyor; ancak hiçbir sıkıntı, biz taraftarı, Ziraat Türkiye Kupası karşılaşmasındaki “forma değiştirememe” konusu kadar üzmedi, yaralamadı…
Yer: Rize…
Otobüsle, neredeyse bir gün süren yolculukla gidilen Türkiye Kupası maçı…
Maçın ilk dakikalarında kaybettiğimiz, Türkiye Kupası’nda devam edemeyeceğimiz belli oluyor. Sonrasında oynanan maç ve uzun süredir alışık olduğumuz skor: Kaybettik…
Maçın sonunda bir görüntü herkesi şoke ediyor: Çaykur Rizespor’un oyuncusu Samudio, Eskişehirspor’dan Buğra Çağlıyan’ın yanına geliyor ve formaları değiştirmek istiyor. Samudio bir süre Buğra’ya forma değişikliği istediğini anlatmaya çalışıyor ve neden olumlu yanıt alamadığını bir türlü anlayamıyor. Bir ara Buğra’nın eliyle “para” işareti yaptığı görülüyor. Mevzuyu anlayamayan sadece Samudio olmuyor, bu görüntüleri izleyen binlerce kişi hayret içinde kalıyor. Gazeteci Akif Yer’in sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım, herkesin konuyu anlamasına, Eskişehirspor’a gönül verenlerin kahrolmasına neden oluyor…
Eskişehirspor yönetiminin kabul etmediği iddiaya göre futbolculara “Maçlardan sonra forma değiştirmeyin. Değiştirirseniz alacaklarından 250 lirayı keseriz” denilmiş. Buğra da Samudio’ya bu konuyu anlatmaya çalışıyormuş.
Aynı dili konuşamayan iki kişinin birbirine anlatamayacağı kadar zor bir mevzu…
Aynı dili konuşsalar da farklı dünyaların insanı olan iki meslektaşın birbirlerine anlatamayacakları kadar zor bir mevzu…
Yılda 6,5 milyon lira kazanan Samudio, az önce maç yaptığı ve belki de mücadelesini beğendiği genç Buğra’nın, 250 lira için kendisiyle formasını değiştirmediğini nasıl anlasın, nasıl anlamlandırsın ki!
Genç Buğra ve arkadaşlarının ruh halini nasıl içselleştirsin…
***
Kimisi diyor ki…
Tesislerde kahvaltı çıkmadığı, genç futbolcuların antrenmana aç katıldığı günler oldu…
Kimisi diyor ki…
Doğalgaz kesikti tesislerde, futbolcular donuyordu yav…
Kimisi diyor ki…
Bu kadar büyük sıkıntılar yaşanırken hiç sesini çıkarmayan binlerce, yüzbinlerce kişi, “forma değiştirememe” nedeniyle ağlamaya, isyan etmeye başladı…
Haklılar ve fakat atladıkları büyük bir durum var ki, iletişim ve algı dünyamızı işgal ettiğinden beridir, semboller var olan gerçekliği idrak için öne çıkıyor…
Birçok kişinin yaşı yetmez belki, Birinci Körfez Savaşı’nda, sonradan gerçek olmadığını öğrendiğimiz bir tek görüntü dünyanın ayağa kalkmasına vesile olmuştu: Hani, bir kuşun petrol içindeki hali…
O yüzdendir ki, tesislerde doğalgazın kesik olması, kahvaltı bile çıkmaması kimilerini derinden yaralamazken; genç bir futbolcunun sahada az önce mücadele ettiği ve piyasa değeri 2 milyon avro olan bir Süper Lig futbolcuna, yani ‘aslında’ eşitine, 250 lira için formasını verememesi sembolleşir ve insanlar gözyaşlarını tutamaz olur…
Konu budur!..
Bu sembol görüntüden sonra Eskişehirspor’un mevcut başkan ve yönetimi eleştiriliyor…
Bu konudaki yanlış stratejilerine karşın Mustafa Akgören ve arkadaşları bence bu düzeyde bir eleştiriyi hak etmiyor…
Eskişehirspor’un maddi durumunun buralara gelmesinde payları vardır, ancak payı olanlar içinde belki de en az etkisi olanlardır. Mustafa Akgören, sadece başkan olduğunda değil, yıllardır Eskişehirspor için para ve emek harcar. İşte tam da bu bilinenler yüzünden, “genç futbolculara böyle bir talimat vermek doğru değil” sözünden fazla eleştiriyi hak etmiyorlar bence.
Beri yandan, “Biz ancak bu kadar yapabiliyoruz. Bırakırsak yerimize gelecek başka bir yönetim var mı ki, gidelim” sözlerinden dolayı…
Acımasızca, sonuna kadar, kıyasıya eleştiriyi hak ediyorlar!
Saçma sapan insanların yönetimi devralmak ve Eskişehirspor’u karanlık dehlizlere itmek istedikleri zaman işbaşına geldi Mustafa Akgören ve arkadaşları. İyi de yaptılar. Sonra bir dolu sıkıntıyla uğraştılar. Eleştirilere göğüs gerdiler. Sıkıntıları üstlendiler. Para harcadılar. Kahroldular. Yanlış ya da doğru, bir dolu karar alıp Eskişehirspor’un mücadeleye devam etmesine neden oldular…
Ancaaak…
“Bizden başka kimse yok, bizim yaptığımız bütün yanlışları kabul etmek zorundasınız” demek olan, “bırakırsak kimse yok ki” cümlesini sarf etmeye hakları yoktur.
Bırakırlar…
Sonra ne olacaksa olur, belki birileri, “Mustafa Akgören ve arkadaşları bırakmamalıymış” der, o zaman kendileri tekrar hatırlanır.
Tıpkı Sinan Özeçoğlu gibi…
***
Hatırlayın lütfen…
Sinan Özeçoğlu da şehre seslenmiş, “Herkes toplansın 50 milyon versin. Ben de 50 milyon vereyim ve bu takımı hemen Süper Lig’e çıkaralım” demiş ve kimseden ses çıkmayınca görevi bırakmıştı…
Başkan Özeçoğlu, “görevi bıraktığı için küfür yiyen” ilk başkan olarak tarihe geçmişti…
Şimdi Mustafa Akgören ve arkadaşları, “Bize mecbursunuz, ne kadar yanlış yaparsak yapalım, bizden başka şansınız yok” tavrına bürünüyor ya…
İşte kendilerini o zaman kör kuyular içine atıyor…
Bakın…
Bu sezon başlarken bir şeyler olmuştu, anımsar mısınız?
Sinan Özeçoğlu, neredeyse hiç kimseye duyurmadan, basına açıklama yapmadan bir çalışma gerçekleştirmiş. Kulübün borçlarını listelemiş, üç dört kişi haricinde bütün alacaklılarla anlaşmıştı…
İşte o zaman Mustafa Akgören ve arkadaşlarına büyük bir görev düşüyordu: “Harikasın Sinan Başkan, haydi gel kongreye gidelim ve görevi sana devredelim. Sonrasında üstümüze düşen görev ne ise üstlenelim ve Eskişehirspor’u zor günlerinden beraberce çıkaralım…”
Akgören ve arkadaşları bunu demedi, diyemedi…
Millet fısır fısır konuşmaya başladı…
“Sinan Özeçoğlu bu borçları kapatınca, Eskişehirspor’u kendisine borçlandıracak ve bir daha hiç gitmeyecek” denildi…
Sinan Özeçoğlu, Eskişehirli. Doğduğundan beridir Eskişehirsporlu…
İlk geldiğinde, şimdiki gibi, “Ben ne kadar yanlış yaparsam yapayım gitmiyorum. Bu kulübe 15 milyon lira (Yaklaşık 4 milyon dolar) civarında para harcadım. Bu parayı almadan gitmem” deseydi, kim alabilirdi kulübü?
Özeçoğlu şimdi borçlarımızı ödese, kulübe başkan olsa ve bir gün “Ben başkan olmak istiyorum” diyen kişiden "O zaman şu alacaklarımı tahsil edeyim bir zahmet” dese, ne sakıncası var?
Kim, kimler, bu kadar büyük paraları harcadıktan ve Eskişehirspor’u düzlüğe ve Süper Lig’e çıkardıktan sonra başka birisine bırakmak ister ki başkanlığı?
Böyle bir şeyi kabul edene, “salak” ya da “enayi” demez miyiz?
Efendim dendi ki: “Sinan Özeçoğlu başkanlığı alacak, kulübü şirketleştirip daha sonra Arap sermayesine satacak…”
Çocukluk hayalini gerçekleştirmiş, Eskişehirspor’a başkan olmuş ve canı gibi sevdiği Es Es’i, Avrupa Kupaları’na katılan bir kulübe dönüştürmüş Sinan Özeçoğlu neden böyle bir şey yapsın ki, ama diyelim ki yaptı…
Yani Eskişehirspor, PSG ve Manchester City gibi olacak, Şampiyonlar Ligi’ni kazanacak seviyeye gelecek ve bizler de “Ama olmadı şimdi ya, Eskişehirspor fakir, ama gururlu bir takım olmayı seçmeliydi” diyeceğiz, öyle mi?
Mutlaka bunu diyenler, “fakir olsun, küçük olsun, ama bizim olsun” diyenler olacaktır, şu anda olduğu gibi. Beri yandan, “keşke Arap sermayedarlar kulübü satın alsa da Avrupa’da Eskişehirspor rüzgârı esse” diyen daha çok kişi olacaktır…
***
Neyse…
Bunlar değil ayrıntısıyla anlatmak istediklerim…
Mustafa Akgören ve arkadaşları, görülüyor ki artık tıkandı.
İyi niyetle yapabileceklerinin sonuna gelindi. Keşke, sezon başlarken Sinan Özeçoğlu’na köstek değil de destek olunsaydı, bugünler yaşanmasaydı, ama o tren de kaçtı. Bir daha istasyonumuza gelmesi de imkânsız…
Sinan Özeçoğlu şimdi bu görüntüleri izleyip “oh olsun” demiyordur tabii ki, ancak eminim, “Neden anlamadılar beni” diye de soruyordur sessizce…
Velhasıl durum ortada…
Eskişehirspor artık Türkiye gündemine garip ve yaralayıcı görüntülerle geliyor…
Bütün bunlar yaşanırken, “Bizden başka kimse yok” demek, Eskişehirspor sevgisiyle anlatılamaz…
Mustafa Akgören ve arkadaşlarına yakışan, “Bizden başka kimse yok” demekten vazgeçip, “Biz ancak bu kadarını yapabiliyoruz. Haydi eyvallah” demeleridir…
Durum “ne olacaksa olsun” seviyesine gelmiştir maalesef!