İlk olarak bundan yaklaşık 11 ay önce yazmıştım, "Türkiye bir sonraki seçime üç ittifak ile gidecek" diye.
"Yazmıştım" diyorum, ancak Türkiye'de yasalar, biz, yazılarını 'internet' üzerinden yayınlayan kişileri 'gazeteci' olarak kabul etmiyor, hatta televizyonlarda habercilik yapanları da kabul etmiyor, ama, fiii tarihinde, komik komik 'duvar gazetesi yazıları' yazan Berna Laçin'i 'gazeteci' kabul ediyor. Vesileyle şuraya notumu düşeyim: Dünyada habercilik artık başka başka mecralarda akıyor. Kağıttan habercilik artık 'nostaljik' bir mecradır, tercihtir. Ana yayın değildir! Türkiye, 1960'dan kalma 'basın iş kolu' yasasından kurtulmalı ve bir an önce, televizyon, youtube, internet sitesi ve daha birçok mecrada habercilik yapanları da 'meslek yasasına' dahil etmeli. Yoksa, Berna Laçin'i gazeteci, bizi de 'basıncı-internet şeycisi' kabul eder, komik, aşırı komik duruma düşmeye devam edersiniz.
Neyse, mesleğim ile ilgili biraz sinirimi boşalttıktan sonra konumuza dönebiliriz...
Bundan yaklaşık bir yıl önce, "Türkiye'de bir sonraki seçimde Cumhur-Millet-Barış ittifakları adı altında üç ittifak olacak" demiştim...
Ben, CHP-HDP ve Deva Partisi'nin kuracağını düşündüğüm ittifak için "Barış" ismini seçmiştim, ancak Selahattin Demirtaş "Demokrasi" ismini önerdi, biliyorsunuz...
Türkiye'de siyaset hızlı akıyor...
Bu yazımı yazdıktan bir süre sonra, "Muharrem İnce kendi partisini kuracak. Zaten kurdu, kurdu. Kurmazsa siyasetin tozlu raflarındaki yerini alır" diye bir yazı yazmış ve bu konuda da haklı çıkmıştım...
Şimdilerde Türkiye, İYİ Parti'nin HDP ile ne kadar devam edeceğini, edebileceğini; yetmez, HDP'nin bir sonraki seçime girip giremeyeceğini, CHP'den kopan Muharrem İnce ile İYİ Parti'den kopan Ümit Özdağ'ın kuracağı partileri konuşuyor...
Öncelikle muhalefette yaşanan bu "kopuş"ların temeline, nedenine inelim...
***
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri her kim bir "siyasi proje" peşinde koşuyor ve buna göre parti kurup, ittifak hevesine giriyorsa bir süre sonra yaya kaldı biliyorsunuz...
Toplumdaki ihtiyaç üzerine kurulan partiler ise iktidar oldu, ülkeyi yönetti, sonra da bazıları toplumun ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp sadece kişilerin geleceğini düşündükleri için yok oldu. Ve fakat bir dönem de olsa başarılı oldu...
Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Adalet ve Kalkınma Partisi, kesinlikle toplum zemininde duyulan ihtiyaç nedeniyle kurulmuş partilerdi ve yeri geldi iktidar oldu, ülkeyi yönetti.
İYİ Parti kurulduğunda da toplumdaki bir ihtiyaca sesleniyordu. AK Parti-CHP karşıtlığından sıkılan, kendisini milliyetçi çizgide tanımlayan, asla 'sol' bir partiye oy vermek istemeyen, ancak sekülerlik ekseninde AK Parti'ye de mesafe duyan bir kesim vardı ve bu kesim çoklukla oyunu MHP'ye veriyordu. 15 Temmuz darbesinden sonra MHP'nin, AK Parti-CHP kutuplaşmasında yer değiştirmesi sonucu ülkede yüzde 10-15 bandında bir kitlenin oyu 'boşa' çıktı. İşte, İYİ Parti bu boşluğu doldurmaya çalıştı, başarılı da oldu...
Şu sıralar ülkemizde yeni bir boşluk oluştu...
CHP'nin etkin kademelerinde DHKP-C, MLKP ve hatta PKK sempatizanı isimlerin yer alması, CHP'nin HDP ile bu denli yakınlaşması sonucunda, bu durumdan rahatsız olan bir kitle oluştu...
Bakın, CHP'nin aldığı yüzde 25 oyun, 15 puanlık kısmı, her hâlükârda CHP'ye oy vermeye devam edecektir. CHP, HDP ile açık ittifak kursa ve hatta HDP'li isimler CHP listesinden seçime girse bile oy vermeye devam edeceklerdir...
10 puanlık kısmın bir bölümü, alternatifsiz kalırsa 'AKP gitsin de gerekirse Yunan gelsin' diyecek ve onlar da oy verecektir ve fakat alternatif olursa CHP-HDP ve Deva üçlüsünün oyu yüzde 25 bandına oturacaktır...
Peki, geri kalan yüzde 25'e yakın oy nereye yönelecek?
İşte buna Meral Akşener karar verecek...
***
Meral Akşener, "ne olursa olsun" diyerek, şimdiki durumu korumaya çalışır ve 'sanki partisinin, HDP ile hiçbir bağı yokmuş da sadece sandıkta seçmenler bir araya geliyormuş gibi' yapmaya ve aslında hem kendi hem de diğer seçmenleri kandırmaya devam ederse...
Açık söyleyeyim, o vakit oylarının en az yarısını kaybedecektir...
Kime mi?
Tabii ki Muharrem İnce'nin partisine...
Yaşı çok genç olanlar hatırlamaz...
2002 seçimlerinde, Türk siyasi tarihine 'Cem Uzan ve Genç Parti durumu' olarak geçen bir gelişme yazıldı. Seçimden önce neredeyse bir tane bile "Ben oyumu Cem Uzan'a, Genç Parti'ye vereceğim" diyen kişiye rastlamıyordunuz. Mitinglerde alanı dolduranlar bile "Bedava döner-ekmek ve ayran var, yoksa ne işim olur bunlarla" diyordu.
Seçim bitti, bir baktık, Cem Uzan ve Genç Parti, Türkiye'nin 5. partisi olmuş ve 2 milyon 300 bin oy almıştı.
O sonuçtan sonra çevremden o kadar çok kişi, "Ben aslında söyleyememiştim, ama Genç Parti'ye oy verdim" diye konuşmuştu...
İşte Muharrem İnce ve kuracağı parti de şu anda bu durumu yaşıyor, emin olun...
Siz çevrenizde 'Muharrem İnce'ye oy vereceğim' diyen bir kişi bile görmeseniz de emin olun sandıklar açıldıktan sonra çok şaşıracak ve çevrenizdeki birçok kişiden, "Ben o zaman söyleyemedim, ama Muharrem İnce'nin partisine oy verdim" sözlerini duyacaksınız...
Peki, Muharrem İnce yüzde kaç oy alır?
Bunun kararını Meral Akşener verecek...
Evet, evet, Meral Akşener verecek!
***
Akşener bugünkü gibi milleti kandırdığını zannetmeye devam ederse Muharrem İnce ve birlikte hareket ettiği diğer partilerin kurduğu ittifak yüzde 10'nun bir hayli üstünde oy alacaktır...
Peki, Meral Akşener, gerçekte istediği, ama çevresindeki 'projeyi yürüttüğü' kişiler yüzünden gelemediği çizgiye gelirse ne olur?
İYİ Parti, Memleket Hareketi, Saadet Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti (Gerçi son zamanlarda söyledikleriyle, bu milliyetçi ittifaka değil de CHP-HDP ittifakına yakınlarmış gibi duruyorlar ama), Gelecek Partisi, çıkıp kamuoyuna, "Biz Millet İttifakı'yız. AKP gitsin diye terör ile arasına mesafe koyamayanlarla bir araya gelmeyiz. Bu ülkenin bize ihtiyacı var, bizim de sizin oylarınıza" der ve emin olun, ikinci sıradaki ittifak konumuna yükselebilirler...
Bu ihtimalde Meclis'in çoğunluğu Millet ve Demokrasi ittifaklarında olabilir ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalır...
İşte öyle bir durumda da Muharrem İnce'nin 'yarım kalmış' seçim hesabını kesip kesemeyeceğini hep birlikte görürüz...
Yooook, Akşener, CHP-İYİ Parti (HDP destekli) bu formülün "İstanbul'da tutmasından" yola çıkarak, bir kez daha işe yaracağını zannederse...
Cumhur İttifakı meclisin çoğunluğunu ele geçirir, Recep Tayyip Erdoğan da 'hiç ikinci tur görmemiş' isim olarak siyasi hayatının yeni bir evresine geçer...