Yerli ve milli bir araç yaptık.
Koskoca İHA ve SİHA yapabilen bir ülke için otomobil yapmak zor olmasa gerek.
Fakat yerli otomobil bir hasretti, mirastı.
Mutlaka yapılması gerekiyordu ve bu hiç anlaşılmadı.
Her şey bir yana bu sadece bir araba da değil.
TOGG, sadece “bir şey” değil!
Ortada bir teknoloji ve bir marka oluşturma girişimi var…
Bundan da öte bir mesaj var.
Devrim arabasını benzinsiz bırakanlara, “haydi elektriksiz bırakın isterseniz” diyoruz.
Elbette TOGG yersiz söylemlerde bulunanları da meydana çıkarttı.
Ne kadar “milli” olduğu değil, ne kadar “yerli” olduğu tartışıldı TOGG’un…
Fabrikasının bile yapılamayacağını iddia edenler de vardı.
En son da fiyat tartışmaları başladı…
Asgari ücretli alamayacakmış da bilmem ne?..
BMW’nin hangi son model aracını Almanya’da asgari ücretle çalışan birisi alabiliyor diye merak ediyorum doğrusu.
Son olarak da, Türkiye’nin otomobil yapamayacağını, fabrikasını bile kuramayacağını, yapsa da safsata bir üründen başka bir şey olmayacağını düşünen birkaç yüz kişiye bu araçlar bedava verilmeli…
Bedava verilmeli ki oturup ikna olsunlar.
***
Büyük devletler 100 yıllık düşünür
Hep büyük bir devlettik.
Büyük ve köklü bir geleneği olan, tarih sahnesinde her zaman yerini almış kocaman bir geçmişimiz var.
Hiçbir millette olmayan “devlet kurma” pratiği genlerimizde var.
Yüzyıllar geçtikçe 100 yıllık plan yapabilen birtakım devlet aklının hegemonyası altına girdi dünya.
Siyonistlerin bugünkü başarısının temelinde “hep bu 100 yıllık plan” propagandası yatıyor.
Bu planlar öyle bir işliyor ki, “Yahudilerden en çok nefret eden Hitler’in bile İsrail’in kurulmasına hizmet ettiğini” gözden kaçırıyoruz.
Çarlık Rejimi’ni yıkan Ekim Devrimi’ni fonlayanların kapitalist birtakım bankerin olduğunu da gözden kaçırıyoruz.
100 yıllık planlar dahilinde hareket edenler için aslında dünyanın bugün geldiği nokta hiç de şaşırtıcı değil…
Şaşırtıcı olan tek nokta, artık 100 yıllık düşünen başka devletlerin de sahneye aniden çıkması.
Bu beklenmedik ani çıkışı başaran ülkelerin başında ise Türkiye geliyor…
Türkiye diyorum çünkü “tek partili iktidarlar” döneminde bile defalarca kez hükümet değişiyordu.
Yüzde 50’den fazla oy alabilmeyi başaran bir Başbakan idam edilebiliyor, gelen hükümetler Amerika’nın baskısına direnemiyordu…
Direnemiyordu çünkü öğrencilerin 3 aylık yaz tatili kadar yönetimde bulunan hükümetler vardı Türkiye’de…
2002’ye kadar koalisyon hükümetleriyle idare edilmeye çalışılan Türkiye’de bırakın 100 yılı, 100 günlük planlar dahi işlevsiz kılıyordu.
Bugün Türkiye’nin 100 yıllık plan yapan bir devlet olması herkesi gururlandırmalı.
Eleştiriler yine var olmalı…
Fakat ortaya bir değerlendirme ve eleştiri bırakırken, “tüp, gaz, yağ, ekmek” kuyruklarını oluşturan geçmişe değil, Türkiye’nin istikrarsız politikalarla yönetilmesini zorunlu kılan sistemin geçmişine bakın…
Benim yaşıtlarıma bunları anlatmak zor biliyorum.
“Ben bugünde yaşıyorum, bana ne dünden diyen” bir yığın yaşıtım var.
Onlara da hak veriyorum tabii.
Kalkıp “gaz, yağ, tüp” kuyruklarından bahsedip, 3 aylık kurulamayan hükümetlerden ve siyasi istikrarsızlıktan bahsetmezseniz…
Elbette yaşıtlarıma bu konular ve analizler “Orta Çağ”dan kalma anlaşılır.
“Bizim zamanımızda yağ krizi vardı” değil, “bizim zamanımızda hükümet krizi vardı” demek gerekir…