Türkiye’de hangi önemli sorun gündeme gelse siyasetçiden, medyadan, vatandaşlardan hep ‘’Ülke yönetilemiyor, sistem yürümüyor’’ şikâyetini duyuyoruz.
Ekonomiden doğal afetlere, arkası kesilmeyen ve ciddi zararları görülmeye başlanan göçmenlerden, sınır güvenliğinden eğitime kadar aklınıza gelen her konuda tartışmalar sistem yürümüyor noktasında bitiyor..
2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Türk usulü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında bir sistem ön görülerek yürütme tek başına hükümet olma yetkisi şeklinde Cumhurbaşkanında toplandı..
Aynı zamanda Cumhurbaşkanının kararname yetkisi olması ve bunun çok sık kullanılması, kanun yapma yetkisi olan parlamentonun çalışmasına bile gerek bırakmıyor..
FETÖ belasından kurtulmak için OHAL ilan edilen dönemde ve 2017 senesinde Anayasa değişikliğine gidildi. Oysa hukukçular olağanüstü hal süreçlerinde anayasa değişikliğinin yapılamayacağını söylüyorlar..
"Bu sistem, parlamentoyu yasama organı olmaktan, Anayasayı da temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olmaktan çıkarıyor"..
Mesela Cumhurbaşkanı tek başına Olğanüstü Hal ilan edebiliyor ve çıkaracağı kararnameler maalesef yargısal denetimin dışında kalıyor..
Bakanlar bile gerçek bakan değilken bir de bakan yardımcılıklarının ihdas edilmesi, devlet teşkilatının hiyerarşik yapısını bozan ,devlet yönetiminin içinde karmaşa yaratan bir uygulama.
Bütün bunları neden yazıyoruz?..
Bugünkü sistemde her ne kadar AKP ile MHP ittifak yapıyorlar dense de bunun adı bal gibi Koalisyon'dur..
Taraflardan herhangi birisi desteğini çektiğinde diğeri hükümeti yönetemiyorsa bunun adı Hükümet Koalisyonu olarak tarif ediliyor.
Koalisyonların önünü kesmek için çıkarılan yüzde 50+1 yasası şu anda yasayı çıkaranların sancısı haline dönüşmüş vaziyette.
MHP olmazsa AKP kanun çıkartamıyor. MHP olmazsa AKP milletvekili sayısı 288'e düşer ve meclis çoğunluğunu yitirir..
Yani bu durumda koz Devlet Bahçeli’nin elinde..
Devlet Bahçeli bu kozu kullanmaya alışıktır. Bu kozla koalisyonları bitirmiştir. Hükümetleri devirmiş, hükümetlerin kurulmasına vesile olmuştur..
Bizi bu konuda yazmaya sevk eden sebeplerin başında seçim sisteminde yapılması tasarlanan bazı değişiklik tasarılarında iki ortağın ayrı düşünmeleri..
MHP seçim barajının yüzde 5'e kadar düşürülmesini istiyor. Oysa AKP elinden gelse barajı daha da yukarıya çekmek isteyecektir. Zira barajın altında kalan oylar en çok oyu alan partiye gider. Bu konuda ortaklar arasında bir fikir ayrışması olabilir..
Bir diğer ciddi uyuşmazlık konusu ise, göçmenler konusunda ki fikir ayrılıkları..
Bahçeli göçmenler için, "Sonsuza kadar burada kalamazlar, ülkelerine dönmeliler" diyor..
Türkiye’nin çok başını ağrıtacak olan göçmenler konusunda Bahçeli hem tribünlere oynamayı hem de potansiyel seçmen faktörünün önünü kesmeyi düşünüyor olabilir..
Bu tip manevralarda usta olan Bahçeli’nin karşısında bu defa Erdoğan var ama…
Niçin 3 Yıl Önce
Ismet abim çok haklısın şu sığınmacılar konusundada el içerden olmasa nasıl girsinler kolaymı sınırdan geçmek eee o zaman bizler niçin çıkamıyoruz 10 tane Noktadan geçmek zorunda kalınıyor bu işin icinde başka oyunlar varki hepsi aynı yaşta ????