Şule-i cevvale dedik kendimize madem o kadar, okuyan herkese şifa olsun, yol olsun, yoldaş olsun hikayem... Yolculuğuma günün erken saatlerinde denk geldi iseniz eğer, sabah-ı şerifleriniz hayrolsun. Gecenin kör vakti, karanlıklar içinde denk geldi iseniz de; ferahlık olsun, karanlıklarınızı aydınlatıversin efendim. Her şeyden önce herkese şifa olmasına niyet ediyor ve bir miktar kendimden bahsetmek istiyorum.
Adım Yasemin, soyadım karışık! Instagram’da ise nam-ı diğer "_manyakadın_". Yok efendim yok öyle manyak dediysem, kimselere zararım, ziyanım yoktur. Ben umut yolculuğunda, masmavi, pek güçlü bir kadınım. Manyaklığım gözü karalığımdan, gözü karalığım ise niyetimden ötürü. İnsanın niyeti halis olunca, bir şeye inancı da tam ise; gözü biraz kara, yolu biraz uzun ve çetrefilli fakat kapıları da ardına kadar açık oluyor vesselam. Medeni hali arap saçı, lakin bekar bir anneyim. 8 ve 6 yaşında iki oğlum var. Daha doğrusu yollarına eşlik ettiğim iki can var bana emanet. Elimden geldiğince ellerinden tuttuğum, hoplaya zıplaya, bazen düşe kalka, yuvarlanıp gittiğimiz bir yoldayız hep birlikte. 35 yaşımdayım, 13 aydır Eskişehir’de “Sade Pazar Doğal Ürünler” mağazasını işletiyorum. Peki neden bu iş, nerden geldi aklıma, nasıl evrildi yolum? Dedim ya hani iki can var bana emanet. Onlara en iyi şekilde eşlik etmek, gözüm gibi bakmak, tüm tehlike ve zararlılardan korumak boynumun borcu.
Bundan 4 yıl önceydi. Yavrucaklar küçücüktü. Beslenmelerine dikkat ettiğim, araştırdığım, özendiğim bir süreçti. Bir ilan düştü önüme. Sakarya’da bir seminer; beslenme, paket gıdalar, katkı maddeleri hakkında. Merakımı celbetti ve katılmayı çok istedim. “NİYET” ettim her şeyden evvel çünkü katılabilmek için eşimi ikna etmem icab ediyordu! Ön kayıtlar alınmaya başlanmıştı ve seminer yaklaşık 1 ay sonra olacaktı. Süre başlamıştı adeta zamanla yarışıyor, ikna çabalarım tüm hızıyla devam ediyordu. İmkansızı başarıp, seminere katılmak için izin alabilmiştim. Evet imkansızdı çünkü erim ne derse o olurdu ve çoğunlukla erim istediğim hiçbir şeye evet demezdi. Sakiiin sakiin, tabi ki böyle bir yerde değilim; tabi ki her insan, her kadın, her adam bir seminere katılabilecek özgürlüğe sahip olmalı fakat ben değildim. Özgür değil, esirdim! Bir kafese hapsedilmiş üstelik kanatları kırılmış bir kuş gibiydim. Kuşlar gökyüzüne aşıktır ve gökyüzü uçsuz bucaksız bir mavidir. Mavi ise umut... Ve ben umudumu hiç kaybetmedim; o kafesten çıktım, kanatlarım ise hala onarım aşamasında fakat uçabiliyorum. Şöyle derim hep; ben sömürge altında bir devlet gibiydim yıllarca, şimdi ise bağımsızlığını ilan etmiş bir devlet gibiyim ve bayrağımı da diktim.
20 Şubat 2019 tarihinde katıldığım o seminer hayatımın dönüm noktası oldu. Fakat öyle çat diye falan değil. Kolay hiç değil. Seminerde Sade Pazar Doğal Ürünler diye bir firmanın varlığından haberdar oldum. Firma atalık tohumlarla üretim yapıyor, tarım ilacı kullanmıyor, hiçbir ürün koruyucu katkı maddesi içermiyor, ısıl işleme maruz kalmıyor, şeker ilavesi ve tatlandırıcı içermiyor... Tamamen geleneksel usullere uygun üretim yapıyor. Bildiğiniz anneannem, babaannem usulü ve bu çok kıymetli. Fakat o zamanlar ben bunların tam olarak ne anlama geldiğinden habersizim. Kullandığım ürünlerin içindeki katkı maddelerinin neler olduğunu, nelere sebep olduğunu anlattıklarında dehşetle ben çocuklarıma neler yedirmişim böyle dedim ve dünyam başıma yıkıldı. Mutfağımdaki her şeyin çöp olduğunu idrak etmiş, hepsinden bir an evvel kurtulmak için yanıp tutuşuyordum. Aman ya Rabbi! Hele o deterjanlar, kozmetik ürünler ve kimyasallar... Hemen işe koyulmalı, evimi arındırmalı, tüm alışkanlıklarımı değiştirmeli ve yeni bir yaşam biçimine geçip oğullarımı sağlıklı büyütmeli, onlara yaptığım bu kötülüğe bir son vermeliydim. Fakat bunun için izin çıkması gerekiyordu. Karar mercii benim inançlarım değil, eşimin söz hakkıydı. Eşimdi ama pek bana eşlik etmeye niyetli değildi. Sorun da değildi, ben niyetine girmiştim. Ne yapıp edip bu düzeni değiştirmeli, herkese anlatmalı, herkesi uyandırmalıydım. İçimde bir ışık vardı ve gün yüzüne mutlaka çıkmalıydı. İlk iş Sade Pazar’dan küçük bir alışveriş yapmak, en temel ihtiyaçlardan başlayarak bu dünyaya bir adım atmaktı. Tabi ki bunun için eşimin iznine ihtiyacım vardı. O izin verir miydi? Hayır! Ben pes eder miydim? Hayır! Yaklaşık 2,5 - 3 ay kadar elimde minik bir ihtiyaç listesi ile yalvarmıştım. Onca zaman anlatmaya gayret etmiş, ikna etmeye çabalamış fakat her seferinde duvara toslamıştım. Sade Pazar’ın web sitesine giriyor, hesap yapıyor, sepete ekliyor, yetkili merciye gidiyor ve istisnasız her defasında öfkeyle reddediliyordum. Bana sürekli şunları söylüyordu: “Senin gibi geri zekalıları kandırıyorlar, bunların hepsi yalan ve para tuzağı...” Öfkeleniyor, kızıyor ve aşağılıyordu. Ben ise izni olmadığı için alışveriş yapamıyordum.
Öylesine istiyor, öylesine inanıyor, öylesine iyi biliyordum ki; bir gün eşimi ikna edebilecek, ona doğruları anlatabilecek, evlatlarımı “karmin, titanyumdioksit” ve bunlar gibi tüm zehirlerden kurtaracak ve Sade Pazar’dan alışveriş yapacaktım... O her ne kadar geri zekalı olduğumu düşünüp, kandırıldığıma inansa da ben çok emindim. Doğru yoldaydım ve niyetim tastamamdı. Ta ki listeyi yırtıp atıp, bu konuyu bir daha açmayacaksın diyene kadar. Macera bitmiş, konu kapanmıştı. Konu da benimle birlikte kafese tıkılmıştı. Günler günleri, aylar ayları takip etti ve 2019 yılı bitmeden bu evlilik adı altındaki zulüm bitmiş, kuş kafesten kaçmıştı. Niyeti ise, kırılmış kanatlarının altında saklıydı.
Yeni bir düzen kuruluyor, bir şeyler kökten değişiyor, kanatlarım iyileşiyordu. Birlikte işlettiğimiz; aslında sahibi, resmen hiçbir şeyi, fiilen kölesi olduğum, karın tokluğuna çalıştığım çiçekçi dükkanımın artık haftalıkla çalışan bir elemanıydım! Bu her ne kadar bir kaybediş gibi görünse de, benim için terfi değerindeydi çünkü hiç değilse çalışmamın karşılığında üç kuruş da olsa haftalık alıyordum artık ve düşünsenize paranın tasarrufu tamamen bendeydi. Ne şahaneli bir şeydi bu bilemezsiniz. Tabi ki artık Sade Pazar’dan alışveriş ediyor, minik minik adımlarla da olsa temiz beslenmeye, zararlılardan uzak kalmaya gayret ediyordum. Her şey çok zor fakat aynı oranda da çok keyifliydi. Etrafımdakiler kafayı yediğimden kesinlikle emindi ben ise çok mutluydum. 2,5 yıl kadar eski eşimle aynı iş yerinde çalışıp tabu üstüne tabu yıkıyordum. Devire devire bu güne kadar geldim. Bende hikaye çok. El kadar bir ilçede iki çocukla, eski koca cinayetine kurban gitmeyi göze alıp boşanacaksın, aynı adamın yanında, kendi emeklerinle ilmek ilmek yaptığın dükkanda eleman olarak çalışacaksın, boşandığın için ailen dahil tüm çevreni karşına alacak, mahalle baskısının üstesinden gelecek, bunların yanı sıra iki bebeyle, birikimsiz, üç kuruş parayla kirada ev geçindirip maddi bir savaşın içinde olacak, yetmeyip tabu yıkmalara doyamayıp, 10 yaşında girdiğin tesettürden 32 yaşında çıkacak, herkesle savaşacak en sonunda yeter ulan deyip, atlayıp trene Eskişehir’ gidip bir günde ev tutup, ertesi gün abonelikleri alıp, dönüp eşyaları kolilemeye başlayacak, 1. sınıf bebesinin yılı bitirmesini beklemeden sömestirda, karın ortasında hiç tanımadığın, bilmediğin Eskişehir’e hicret edip, uzakları yuva edeceksin, ardında yıllarını, emeklerini, memleketini, anılarını, acılarını, aileni bırakıp, gözü karartıp, sadece ve sadece hayallerini, umutlarını alıp, içindeki o cılız ışığa tutunup sıfırdan bir hayat kuracaksın hey yavrum hey... Anlatsam roman olur cinsten bir hikaye bu. Kadın kendine durup dururken manyak demiyor öyle ya, var bir sebebi. Geldik yerleştik Eskişehir’e. İş yok. Diploma yok. Tanıdığım tek bir kişi yok. Kapıya çıkamıyoruz, burnumuzu uzatsak buz tutuyoruz öyle bir soğuk fakat içim sıcacık. İnstagram’dan doğal taş satışı yapıyorum, karnımız doyuyor. 1000tl bebelerin nafakası var, kiram 900tl, 100tl de artıyor şükür, başımızı sokacak çatı da tamam, bir de boşandıktan sonra biriktirdiğim 50 gram altın var; son kurşun, varım yoğum, tek güvencem. Lakin bir şeyler yapmak gerek. Biraz şehre alışalım, okullar tatil olsun, havalar ısınsın, iki insan tanıyalım, pazar araştırması yapalım ufaktan, küçük oğlan da ana sınıfına başlar bir dükkan açarım diye düşünüyorum. Çünkü esnaflıktan başka hiçbir şey bilmem ki ben zaten. Küçük bir çiçekçi dükkanı açar, çorbamızı kaynatır, geçinir gideriz diyordum. Huzurlu, güçlü ve keyifliydim. Tanımadığım şehirde dükkan aramaya başlamıştım. Fakat adım başı çiçekçi dükkanı vardı burada. Olan bir iş yapmak ne kadar mantıklıydı? Çevrem yoktu, herkesin müşterisi oturmuş, benim müşteri edinmem çok zordu... Ama ben çiçekçilikten başka ne yapabilirdim ki? Artık olduğu kadar, herkes rızkını yer deyip dükkan bakmaya devam ediyordum. Bir gün küçük oğlum yol kıyısından çiçek koparıp getirdi bana ve büyük oğlum “yazık çiçeklere, koparma şunları” diyerek kardeşine çıkıştı ve bana dönüp dedi ki “Anneciğim çiçekleri koparmak günah; biz çiçekçilik yapacağız, günahtan mı para kazanacağız?” Kalakaldım. Düşündüm. Zaten adım başı çiçekçi olan bir şehirde yeniden çiçekçi dükkanı açmak ahmaklık olacaktı. Hem yıllarca bu işi yaparken bir yanım hep huzursuzdu, süsleme, organizasyon, partiler, gösterişli haller, zayi olan çiçekler... Kapitalizmin kurbanı çok kişiye hizmet ediyordum ve bu beni mutlu etmiyordu. O an vazgeçmiştim. Yaptığım iş bir şeye hizmet etmeli, bir amacı olmalı, beni huzurlu kılmalı, tatmin etmeliydi. Birilerine fayda sağlamalı, kapitalist düzene hizmet etmemeli, dolu dolu bir iş olmalıydı. Saksıyı çalıştır kızım dedim. Günlerce düşündüm. En çok da Eskişehir’de olmayan bir iş yapmalı, ilk olmalı, ses getirmeli, gerçek bir ihtiyacı gidermeli derken içimdeki ışık dışarıya sızdı sanki. Kendi kullandığım, inandığım, güvendiğim, temel ihtiyaçlarımızı karşılayan ve Eskişehir’de olmayan Sade Pazar’ı açmak için gerekli kişilerle irtibata geçtim. Şükürler olsun kalbimi tatmin eden, insanlara dokunabildiğim, yürekten inandığım, bir avuç insanın gayretleri, inançları ile kurulmuş Sade Pazar’ı Eskişehir’de açmak bana nasip oldu. Hatta sadece mağaza işletmek de değil yaptığım. Elimden geldiğince, imkanlarımı zorlayarak seminerler düzenliyorum. 13 ayda 7 seminer, 3 atölye düzenleyerek insanları bilinçlendirmeye, bildiklerimi duyurmaya gayret ediyorum. 4 yıl evvel seminere gidebilmek için eşine yalvaran o kadın şimdi tüm gayretiyle temiz beslenmeyi, doğru yaşam biçimini anlatabilmek için insanlara hizmet ediyor. Şükürler olsun, bu öyle keyifli bir hal ki anlatması imkansız. Bu mağaza benim yolum. Aşım. Düşüm. Davam. Yuvam. Bu mağaza benim kafesten çıkarken kırık kanadımın altına sakladığım niyetim... İnanmak, istemek, niyet etmek... Oysa sadece alışveriş edebilmekti istediğim lakin öyle inanmış ve istemiştim ki Rabbim niyetimin çok daha fazlasını nasip etti. Şükürler olsun. Daim olsun. İyiliklere, şifaya vesile olsun.
Yaralandığım yerden bereketlendim, yeşerdim ben. Birkaç saatlik seminer ile hayatım değişti desem abartmış olmam. Zar zor izin alıp kafesimden çıkıp gittiğim o seminerde rota oluşturulmuştu, kalbime krokisini çizmiştim kabataslak da olsa. İlahi plan işliyordu sadece ben farkında değildim. Niyet tohumu ektiğimi bilmiyordum o gün. Nasıl istemiş, nasıl inanmışsam niyetimin üstünde bir nimetle nasiplendirildim. Görünen can sıkıcıydı. Ezici bir çaresizlikti hatta. Eşim iyi ki listemi yırtıp atmış ve izin vermemiş diyorum şimdilerde. Yoksa sadece izin verdiği ölçüde alışveriş yapabiliyor olacaktım, kendisine minnettarım. Bazen işler göründüğü gibi değildir. Üzen bir şey sonrasında çok sevindirirmiş. Meğer o zamanlarda yollar açılmış, kapılar aralanmış. Bilmiyordum, bilemezsiniz. Bu sebeple hiçbir şey için tasa etmeyiniz, NİYET ediniz. Sonu şahane inanın bana. "Şule-i cevvale" Osmanlıca bir kelime ve anlamı da şöyle: Sürekli hareket ederek etrafına ışık saçan parıltı. Işık olması dileğimle, şifa olsun...
Murat ALAN 13 Ay Önce
Tebrik ediyorum Yasemin. Yaşadığın serüveni başından sonuna kadar bilen biri olarak söyleyebilirim ki; seni başarıya götüren şey inancın ve azmin. Çok güçlü bir kadınsın. Yolun açık olsun!
Hafize poyraz 13 Ay Önce
Sizi gönülden kutluyorum, harika bir dillede anlatmisşsiniz, Allahim size hayat yolunu kolaylaştırsın, doğru yoldasınız devam edin inşAllah.
Elif 13 Ay Önce
Bu yolculuga da çabanıza da niyetinize de ilk gunden beri şahidim.. yolunuz açık olsun, şahanesiniz ❤️
Gülây seni senden daha iyi... 13 Ay Önce
İlerinlle
Faruk Günindi 13 Ay Önce
Elinize sağlık. Gerçekten dediğiniz gibi, idealist birkaç gencin gayretleriyle kurduğumuz Sade Pazar’ın başkalarının hikayelerinde “yeşermeye, tazelenmeye” vesile olmasından dolayı çok mutlu oldum. İnşAllah ışık saçmaya devam edersiniz.
Yasemin DESTECİ 13 Ay Önce
Teşekkür ederim dayıcım. Yolculuğumda hep yanımdaydın, bu pek kıymetli...
Yasemin DESTECİ 12 Ay Önce
Çok teşekkür ediyorum Faruk Bey. Kıymetli niyetlerinizle yeşermek çok heyecan verici. Hakkıyla hizmet etmek nasip olsun.
Yasemin DESTECİ 12 Ay Önce
Var olun Hafize hanım. Teşekkür ederim. Sevgimle ✨
Yasemin DESTECİ 12 Ay Önce
Sarılarak teşekkür ediyorum canım Elif Hanımcım
Dilek 12 Ay Önce
Emeğinize sağlık
Muazzez Uğur 12 Ay Önce
Yasemin Hanım çok güzel dile getirmişsiniz kendinize yaşadıklarınızı çok güzel ifade etmişsiniz çok hissederek okudum Rabbim geleceğinizi geçmişinizden çok çok güzel etsin huzurunuzun devamını diliyorum
Yasemin Desteci 12 Ay Önce
Teşekkür ediyorum Muazzez Hanım. Sevgimle ✨
Yeşim Aslantaş 7 Ay Önce
Yasemin hanım başarı hikayenizi hayranlıkla okudum. Siz çok güçlü bir kadınsınız