Bir gezginin başına gelebilecek en büyük risk sanırım, gittiği yerlerde saldırıya uğramasıdır.
Japon gezgin Shagon Kameda da 12 yıl boyunca sürdürdüğü ve zaman zaman Türkiye’ye de birçok defa rotasını kırıp topraklarımızda gezerek, hayal ettiği ve gerçekleştirdiği yaşamı idame etmeye çalışan biri.
Bu geliş gidişlerinde Türkçesini bile geliştirmiş.
En azından başına gelenleri ya da ihtiyaçlarını anlatabiliyor.
Gittiği yerler arasında birçok ülke var, dile kolay tam 12 yıldır bisikletiyle dünyayı dolaşmış.
Ve kimseden bu süreçte para ya da yardım dilenmemiş, kimsenin herhangi bir malını ya da mülkünü çalmamış, yağmalamamış.
Zaten istese de bu tür davranışlarda bulunamaz.
Çünkü yetiştirilme şekli katı Japon terbiyesi.
Ve tüm dünyada takdir görülen davranışları var ki, asla kendi hakları dışında başkalarının haklarına göz dikmezler.
Ha aralarında kötüleri çıkmıyor mu? Çıkıyor elbet ama bunun içinde çok katı ve caydırıcı yasaları var.
Sorumluluklarını daha doğdukları anda öğrenmeye başlıyorlar.
Kameda, gezdiği yerlerde nasıl ayakta kaldı bu 12 yıllık süre içerisinde derseniz, en başta ukelele çalıyor.
Gittiği ülkelerin ve gezdiği şehirlerin sokaklarında ukelelesi ile sokak müzisyenliği yapıyor ve ihtiyacı olanını kazandıktan sonra, belirlediği rotasında ilerlemeye devam ediyor.
Ayrıca bir de Youtube kanalı var.
Orada da paylaşımlar yapıyor.
Bazı ülkelerde okullarda dersler bile veriyor.
Bir sonraki istikametine kadar kendini her türlü olasılığa hazırlayıp, planlı ve disiplinli bir şekilde hareket ederek, yoluna devam ediyor.
Tabii gezginlerin hayatı maalesef bizim korunaklı duvarlarımızın, sıcacık yataklarımızın verdiği rahatı sağlamıyor.
Dolayısıyla, Kameda’nın kendi deyimiyle o bir gezgin olarak, “Ben hep yolda yaşıyorum, evim yok, duş odam yok, çamaşırları sadece dışardan alabiliyorum” diye ifade ediyor yaşam şeklini.
Ve ne yazık ki, Kameda geçtiğimiz günlerde Elazığ’da, sözde misafirperver ama baktığımızda alabildiğince yobaz olduğumuz bir gerçekliği yüzümüze çarparcasına saldırıya uğradı.
Hem de toplum içinde dişlerini fırçalıyor diye...
İnsanın bunu duyduğu anda nutku kesiliyor...
Düşünsenize, 12 yıldır dünyayı geziyor ve başına hiç kötü bir şey gelmiyor ama bizim topraklarımızda sadece açık alanda dişlerini fırçaladı diye bıçaklanıyor...
Bir ülke olarak, hem de Müslüman ve temizliğe önem veren, temizliğin sünnet olduğu düşüncesiyle yetiştirilen bir toplum olarak, bir adamın dişlerini fırçaladı diye bıçaklanması çok büyük bir utançtır.
Bakın, dine bir saldırı yok, kişilere bir saldırı yok, herhangi bir hakaret yok ki, bunların hiçbiri de zaten bıçaklamayı veya hiçbir türlü şiddete gerekçe değildir, diş fırçalamak yahu!
Kameda yaşadığı olayı sosyal medya hesabında anlatmış.
Olduğu gibi kendi açıklamasını tercüme ederek koyuyorum.
“Türk yerlisi bir adam tarafından büyük bir bıçakla bıçaklandım. O zaman Sivrice Parkı'nda (Elazığ’a yakın) diş fırçalıyordum. Sonra bir adamın bana baktığını fark ettim. (Bana dik dik bakıyordu) Biliyorum, Türk halkı çoğu zaman yemeklerini paylaşmak konusunda naziktir. Ama bazen Türkler çamaşır, banyo ve diş fırçaladığım zaman bana kızıyorlar. Türkçe ile benim aramda öncelik konusunda büyük bir boşluk var. Türk halklarının çoğu, yemeğe yüksek öncelik olarak vermiş görünüyor. Ancak temiz tutmak benim için maksimum öncelikli bir konudur. Ama ben hep yolda yaşıyorum, evim yok, duş odam yok, sadece dışarıda çamaşır yıkayabiliyorum. Ancak yıkanmak, banyo yapmak, diş fırçalamak, Türkler için toplum içinde utanç verici eylemlerdir. Bu nedenle bazen Türk yerlileri ile bir anlaşmazlık yaşadım. (Ayrıca İslam ahlakıyla çelişiyordu). Üzgünüm, artık iyi bir rapor yazmayacağım” diye belirtmiş kendi ağzıyla.
Söylenecek söz yok...
Büyük bir utanç, hem de çok büyük bir utanç...
Büyük bir utanç!
Paylaş